Her şey fani… Her gecenin bir sabahı, her sıkıntının bir ferahlığı vardır. Sabretmek, ferahlamanın anahtarıdır. Allahü teala, “sabredenleri severim” buyuruyor.
Bir tüccar, kâr ve zararını hesaplar, zarar ettiği işi yapmaz.. Dünyada bile zarar olan bir iş yapılmazsa, dünyada bile kâr ve zarar düşünülürse, ebedi olan ahiret için kâr ve zarar nasıl düşünülmez.. Akıllı insan ahiret kârını düşünür.
Ne sattığımızı, ne aldığımızı iyi bilmemiz lazım. Ne ektiğimizi, ne biçtiğimizi iyi bilmemiz lazım. Dünya bir tarladır. Bu tarlaya tohum ekmeyen, ahiretde çok pişman olacaktır… Ya Rabbi, bizi dünyaya geri gönder diyeceklerdir…….
İnsanın dini, arkadaşının dini gibidir. Kurtulmak isteyen, kurtulanlarla birlikte olması lazım.
Dünya aldatıcıdır. Bundan kurtulmak ibadetlerle olmaz. Kurtulanlarla beraber olmakla olur. Şeytanın kandırması çoğu zaman haramlarla olmayabilir,… İbadetlerle de olabilir. Mesela, kibirlendirir.
Sünneti sünnet bilmek, bid’ati bid’at bilmek çok büyük nimettir.
Eshab-ı kiram çoğu yaşlı olduğu halde, Allahın dinini yaymak için, dilini, iklimini bilmedikleri yerlere, dönmemek için gitmişler. Onların hanımları, evlatları ne sabırlı insanlarmış. Eyüb sultan hazretleri, 70 yaşında idi, yolda ölürsem en son gidilen noktaya kadar beni de götürün dedi…
En zor iş, Allahın dininden birşey anlatmak, öğretmektir. Kim dinden bahsetmek, dine hizmet etmek isterse, sıkıntılara, iftiralara, dert ve belaya hazırlanmalıdır. Çünkü yolun sahibi çok sıkıntı çekmiş, O’nun varisleri de çok sıkıntı çekmiş. Kim bu yola baş koydu, ona da dert-bela gelecektir. Eğer gelmiyorsa bir bozukluk vardır.
Peygamber efendimiz vefat etmeden evvel, Allahü tealadan üç şey istemiş ve kabul olmuş. Birincisi, ümmetim bozulursa, kıyamete kadar doğru bir cemaat bulunsun istemiş ve kabul olmuştur… Çok şanslıyız, Allahü teala bizleri bu bozulmamış ve kıyamete kadar da bozulmadan kalacak olan ehl-i sünnet içinde yaratmıştır,… Bunun şükrünü iyi yapmalıyız..