Mevlana Halidi Bağdadi Hazretleri buyuruyor ki “kuddise sirruh”; eğer bir toplulukta bir cemaatin içinde Allahü tealanın sevdiği, beğendiği, razı olduğu, kabul ettiği bir tek kişi varsa Allahü teala o bir kişi hürmetine hepsini afveder… Hak kapısında ehil nâ ehil beraberdir.
Müslüman güleryüzlü tatlısözlü olur.
Peygamberimize sordular “sallallahü aleyhi vesellem”: Ya Resulallah Müslüman nasıl olur? Peygamberimiz “sallallahü aleyhi vesellem” buyurdular ki; Müslüman güleryüzlü tatlı sözlü olur… Güler yüz ve tatlı sözün islamiyetin, dinimizin yayılmasında mühim yeri vardır. Böyle olmayan insanlar dîne fazla faydalı olamazlar. Daima tatlı sözlü ve güleryüzlü olmak Müslüman olmanın birinci alametidir. Bazı insanlar çok hassastır, çok duygusaldır. Ona bir sert bakarsanız kalbi kırılır, üzülür.
Karınca hacca gitmeye karar vermiş, demişler ki sen bu halinle hacca gidebilir misin? Niye gitmeyeyim demiş. Nasıl gidersin ömrün yetmez… Bir güvercine takılırım. Güvercin uçar ben de giderim. Dolayısıyla Allahü teala bizi böyle karınca iken uçan bir kuşa rast getirirse Kabeyi bulabiliriz. Yani Rabbimizin rızasının nerede olduğunu öğreniriz. En zor iş budur. Ya rabbi bana doğruyu doğru bildir, yanlışı yanlış bildir diye dua etmelidir. İnsan bu ölümlü dünyada kötü bir şeye doğru diye sarılırsa yanar. Eğer doğru bir şeye yanlış diye saldırırsa mahvolur. Onun için dünyada en zor şey; doğru hangisi, eğri hangisi ayırabilmektir. Bu, insanın kendi başına yapacağı bir şey değildir. İnsan aklı buna yetmez. Bunu daha evvel bilen birinin göstermesi lazımdır. Peygamberimiz buyuruyorlar ki; “aleyhissalatü vesselam” Benim ümmetim yetmiş üç fırkaya bölünecek. Bunlardan bir tanesi doğru olacak. Yetmiş ikisi bozuk olacak. Bozuklar itikat bakımından olduğu için, bu yetmiş ikisi cehenneme girecek. Ümmetim dediği için de, cehennemden sonra gene çıkacak. Ama, “Ümmetim” dediği için. Dolayısıyla, cehenneme uğramadan, bu azabı çekmeden, cennete bir fırka girecek. Bu da “Ehl-i Sünnet vel Cemaat” fırkasıdır. Allahü teala sahipsiz olmaktan korusun. O büyükleri tanımayan, o büyükleri sevmeyen, o büyüklerin yolunda gitmeyen, çok büyük tehlikededir.
Peygamber efendimiz aleyhisselam; Bir talebe dinini öğrenmek için. Hatta dininden bir mesele öğrenmek için evinden çıksa, dinini öğreneceği zatın evine gidinceye kadar, o yola melekler kanatlarını döşer, buyurdu. Neden… bu şerefli kul benim üstüme bassın diye… Bu, dinini öğrenmek için giden kişiye verilen sevab.. ya öğretmek için giderse, yani birine bir kitab verirse, kitab verilmesine sebeb olursa yani birisi onun elinden dinini öğrenirse ona verilen sevab daha fazla olacaktır. Gökteki kuşlar, karadaki hayvanlar denizdeki balıklar bunun için istiğfar ederler afvet bu kulunu diye… Bizim dinimizin iki esası vardır; biri öğrenmek biri öğretmek. Dinimizin en büyük düşmanı cehaletdir. Onun için nerede ilim varsa din oradadır, nerede din varsa ilim oradadır, ilimsiz din olmaz, onun için ilim öğrenmek çok büyük ibadetdir, çok büyük sevabdır.