İslâm âlimleri buyurdular ki; “Cenab-ı Hak ezelde şöyle takdir etmiş, şöyle karar vermiştir: Kullarım neyi isterse, istedikleri şeye kavuşmaları için, uygun şartları onlara hazırlarım. Kullarım neyi talep ederse, o talep ettiklerine kavuşsunlar diye önlerine uygun şartlar koyarım.” Bir zamanlar insanlar Allahü tealadan cenneti talep ettiler. O zamanlar Allahü teala kum gibi evliyalar yarattı. Evliyaların varlığı, insanların kurtulması için en iyi sebeptir. Çünkü insanlar Rabbimizin rızasını istiyorlardı, cenneti istiyorlardı. Allahü teala onları cennete kavuşturacak yolu açtı. Allahü teala âlimler gönderdi, evliyalar gönderdi, millet de rahat etti. Sonra insanlar dünyalık ister oldular. Ehli dünya oldular. Cenabı hak aynı yerde, akla dünyalık olarak ne gelirse onları yarattı. Şimdi, biz Rabbimizin rızasını istediğimiz müddetçe, onun kullarına iyilik etmek istediğimiz müddetçe, ve de içinde bulunduğumuz ülkenin şartlarına, kanunlarına tam uyduğumuz müddetçe, birlik ve beraberliğimizi koruduğumuz müddetçe, sevgi ve muhabbetimiz devam ettiği müddetçe, bu hizmetler kıyamete kadar devam eder. Çünkü Büyükler buyuruyor ki, Hazreti Mehdi gelecek, İctihadı İmam-ı Azam gibi yani Hanefi mezhebine uygun olacak, (ama ictihadı öyle çıkacak). Müceddid olacak. İmamı Rabbani hazretlerinin mektubatını okuyacak. Demek ki mektubatın ilmi, mektubatın izahı kıyamete kadar devam edecek. Kim buna layıksa, kim buna münasipse Allahü teala onların elinde bunları devam ettirecek.
Bir insanın elinde veya cebinde çok kıymetli pırlanta olsa 24 saat onu düşünür. Aman hırsız gelmesin. Aman kaybolmasın. Aman çalınmasın; 24 saat hep aklı orda. İşte bu nimetin kıymetinin büyüklüğü anlaşılırsa, onun muhafazası için o kadar hassas davranılır.
Ahiret var, ölüm var, cennet var, cehennem var… Üçüncü bir yer yok çünkü. Ya siyah ya beyaz… Onun için büyükler buyuruyorlar ki, günah yazılır. Ama sevap..! Onun ne olduğu belli değil. O sevab Rabbimizin rızasına uygun mu oldu, kabul mu oldu, red mi oldu onu Allah bilir. Ama günahta böyle bir şüphe yok. Onun için iza câe suresinde Allahü teala buyuruyor ki, ” kim Allaha tövbe istiğfar ederse onu mutlaka affedeceğim.” Büyükler buyuruyor ki, Allah verdiği sözden dönmez.
Dünyada en zor şey, ehli sünnet itikadında olmaktır. Cenabı Peygamber buyuruyor ki, “benim ümmetim 73 fırkaya ayrılacak. 72’sinin itikadı bozuk olacak, cehenneme gidecek, itikadı düzgün olduğu için biri kurtulacak. İşte bu, ehli sünnet vel cemaat fırkasıdır. Peygamberimizin cemaatine ve sünnetine tabi olandır. Cemaat demek Eshabı kiram demektir. Sünnet de İslamiyet demektir. Ehl-i sünnet vel cemaatin manası budur. Benim cemaatime ve sünnetime tabi olan kurtulacaktır buyuruldu.
Şimdi 73 tane altın koysalar önümüze, 72’si sahte olsa biri sağlam olsa. Kolay değil ki bulmak. Onun için Allahü teala kullarım böyle rastgele konuşmasınlar, rastgele yol tutmasınlar diye mürşidler göndermiş, eserler göndermiş, kitaplar göndermiş. Bize ne kalmış; peki demek… İşte eğer biz peki dersek, kendimize değil de, bize ehl-i sünnet itikadını anlatan mübarek zatlara peki dersek dünyada rahat ederiz, ahirette de cennete gideriz.
Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri gibi çok büyük bir evliya buyuruyor ki, hocama kavuştum, aklımı bıraktım ve kurtuldum.
Büyükler buyuruyor ki, Allahü tealanın sevgili kullarına kim kavuşursa imanını kurtarır. Çünkü bu Büyükler, gökteki yıldızlar gibidir.