Enver abim buyurmuştu ki;
Bir ilm yuvasında çok sadık bir kedi varmış. Bir gün bu ilim yuvasında büyük bir kazanda süt kaynatıyorlarmış. Kedi çok huzursuz olmuş. Bir oraya bir buraya koşuyormuş. Sürekli bağırıyormuş ama derdini kimse anlamamış. Kediyi kimse anlamayınca, kedi kazanın içine atlamış ve ölmüş. Bu süt içilmez diye kazanı indirip sütü dökmüşler.. Bir bakıyorlar ki, içinde ölmüş ve de zehrini kazanın içine akıtmış bir yılan var. Sütü içen ölecek… Kedi, ben buradan ekmek yedim, bu evden çok iyilik gördüm, bunlara zarar gelmesin, bunlar ölmesin ben öleyim diye kendini feda etmiş.. Fedakârlık varsa vefakârlık vardır…
Öyle iki ilaç var ki, bir tanesi ebedi cehennemden kurtarır, bir tanesi de hesapsız cennete götürür. Birinci ilaç, Lâilâhe illâllah muhammedün resulullah. Bu kelime-i tevhidi söyleyen ve inanan cehennemde ebedî olarak yanmaz. İkincisi de, istiğfardır. Buyuruluyor ki; istiğfar her derde devadır, son nefeste imanla gitmeye sebep olur.
Tövbenin iki ana unsuru vardır. Biri hatasını kabul emek, ikincisi de pişman olmaktır.