Hoşgeldin Huzur Ayı
Hadis-i şerifte buyuruldu ki, (Kim hurma bulursa iftarını hurma ile açsın, kim bulamazsa orucunu su ile açsın. Çünkü su temizdir.) [Tirmizî, İmam-ı Ahmed]
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”
HİLYE-İ SEADET
Beşikde iken konuşmağa başladı.(Mevâhib)in Zerkânî şerhinde diyor ki, (Hazret-i Abdüllah evlendiği zamân onsekiz ve hazret-i Âmine ondört yaşında idi. Hazret-i Âmine yirmi yaşında vefât etdi. Evvelâ mubârek annesi dokuz gün, sonra Ebû Lehebin câriyesi Süveybe bir kaç gün emzirdi. Sonra, Halîme-i Sa’diyye iki sene emzirdi. İki sene dahâ Benî Sa’d bin Bekr köyünde kalarak dört yaşında Mekkeye getirildi. Ayağa kalkdığı zamân, çocukların oyunlarını seyr ederdi. Oyuna karışmazdı. Altı yaşında iken, annesi Âmine “radıyallahü anhâ”, sekiz yaşında iken, dedesi Abdülmuttalib vefât etdi. Yirmibeş yaşında iken, Hadîce “radıyallahü anhâ” ile nikâh etdi, evlendi. Kırk yaşına gelince, Ramazân-ı şerîf ayında, Pazartesi günü, şehrin bir sâat şimâlindeki (Cebel-i hirâ) ve (Cebel-i nûr) denilen dağdaki mağarada, melek göründü. Bütün insanlara ve cinne Peygamber olduğu bildirildi. Evvelâ Cebrâîl “aleyhisselâm” geldi. Sonra üç sene, İsrâfîl “aleyhisselâm” gelip, ba’zı şeyler öğretdi. Fakat, Kur’ân-ı kerîm getirmedi. Sonra, Cebrâîl “aleyhisselâm” gelmeğe başlıyarak, bütün Kur’ân-ı kerîmi, yirmi senede indirdi. Cebrâîl “aleyhisselâm” kendisine yirmidörtbin kerre gelmişdi. [Hâlbuki, Âdem aleyhisselâma oniki kerre, Nûh aleyhisselâma elli kerre, İbrâhîm aleyhisselâma kırk kerre, Mûsâ aleyhisselâma dörtyüz kerre ve Îsâ aleyhisselâma on kerre gelmişdi.] Peygamberliğini üç sene izhâr etmeyip, sonra Hak teâlânın emri ile teblîg eyledi.
Elliiki yaşında iken, Receb ayının yirmiyedinci gecesi, Mekke-i mükerremede, Cebrâîl “aleyhisselâm” gelip, Mescid-i harâmdan, Kudüsde, Mescid-i aksâya ve oradan göklere götürdü. Bu mi’râcda, Allahü teâlâyı baş gözü ile gördü. Bu gecede beş vakt namâz farz oldu. [İkinci kısm, beşinci maddenin son sahîfesini okuyunuz!]. Elliüç yaşında iken, izn-i İlâhî ile, Medîne-i münevvereye hicret eyledi. Safer ayının yirmiyedinci perşembe günü sabâh erken evinden çıkarak, öğleden sonra Ebû Bekr-i Sıddîkın evine geldi. O gece, berâber çıkarak, Mekkenin beşbuçuk kilometre cenûb-i şark [güney doğu] tarafında bulunan (Sevr) dağındaki mağaraya geldiler. Denizden yediyüzellidokuz metre yüksek olan bu dağın yolu çok bozuk idi. Mubârek ayakları kanadı. Mağarada üç gece kalıp, pazartesi gecesi çıkdılar. Bir hafta yolculukla, efrencî Eylül ayının yirminci ve Rebî’ul-evvelin sekizinci pazartesi günü, Medînede Kubâ köyüne geldiler.
-devamı var-
Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye
Yemek yimenin farzları:
● En azından ölmeyecek kadar yimek.
● Yemeğin lezzetini, Allahü teâlâdan bilmek.
● Yediği zaman, doymayı ve içtiği zaman kanmayı, Allahü azîm-üş-şândan bilmek.
● Helâlinden yimek.
● Yemekten aldığı kuvveti, Allaha kullukta kullanmak.
● Eline geçene kanâat etmek.
Başlarken; Allahü teâlâya ibâdet etmek için, kullarına faydalı işler görmek için, dînini, ebedî se’âdet ve huzûr yolunu bütün insanlara yaymak için kuvvet elde etmeye niyet etmelidir.
Yemek yimenin sünnetleri:
● Temiz elbiseyle sofraya oturmak,
● Yemekten önce ve sonra; elini ve ağzını yıkamış olmak,
● Yemeğe Besmele ile başlamak,
● Tuz ile başlamak,
● Ekmeği eli ile parçalamak,
● Ekmek parçalarını ziyan etmemek,
● Önünden yimek,
● Yemekte sirke kullanmak,
● Lokmayı küçük almak,
● Yemeği iyice çiğnemek,
● Yemek kabını sıyırmak,
● Sonunda hamd etmek,
Yemek yimenin mekrûhları:
● Sol eliyle yemek,
● Yiyeceği yemeği koklamak,
● Besmeleyi terketmek.
Yemek yimenin haramları:
● Doyduğu hâlde devâm etmek,
● Yemekte isrâf etmek,
● Haram birşey yerken ve içerken besmele çekmek,
● Ziyâfete dâvetsiz gitmek,
● Başkasının malını izinsiz yemek,
● Vücuda hastalık verecek şeyi yemek.
Türkiye Takvimi
ŞİRK VE KÜFÜR
Şirk, Allahü teâlâya ortak yapmak, benzetmek demektir. Benzeten kimseye müşrik, denir. Küfrün çeşitleri vardır. Hepsinin en kötüsü, en büyüğü şirktir. Bir şeyin her çeşidini bildirmek için, genelde, bunların en büyüğü söylenir. Bunun için, ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerde bildirilen şirk, her cins küfür demektir. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki: (Allahü teâlâ, şirki [her çeşit küfrü] asla afv etmez ve şirkten başka olan [büyük küçük bütün] günahları dilerse afv eder). [Nisa 48]
Bir kâfir, bir kelime-i tevhid söylemekle mümin olduğu gibi, bir mümin de, bir söz söylemekle kâfir olur. Küfre düşürücü söz kullananın imanı gider de haberi olmaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Öyle bir zaman gelir ki, kişinin imanı gider de haberi olmaz. Hâlbuki ondan, gömleğin çıktığı gibi, iman çıkmış olur.) [Deylemî]
Küfre düşenin bütün ibâdetlerinin sevapları yok olur, tövbe ederse, geri gelmez, ayrıca, nikahını da yenilemesi gerekir. Tövbe etmek için, yalnız Kelime-i şehâdet söylemeleri kâfî değildir. Küfre sebep olan o şeyden de tövbe etmeleri lâzımdır. Küfre düştüğü şeyleri bilmiyorsa, bilip bilmediğim bütün küfür söz ve işlerden tövbe ettim demesi kâfidir. Küfre düşüren söz ve işleri bilerek bunlardan sakınmalı ve küfre düşmekten korunmak için sabah-akşam (Allahümme innî eûzü bike min en üşrike bike şey’en ve ene a’lemü ve estağfirüke limâ lâ a’lemü inneke, ente allâmülguyûb) duâsını okumalıdır!
-devamı var-
Türkiye Gazetesi
İmsak: 03.34 İftar: 20.23