-HAYATINDAN KESİTLER-
Çarşamba günleri sütlüce sohbetleri:
-1-
Kıymetli ömürlerinin son senelerini yaşadıkları, sarıyerdeki seadethanelerine, aradabir cuma ziyaretine gitmekle şereflenirdik. Bu vesile ile cuma namazınıda beraber kılar, kalblere şifa olan mübarek sohbetleri ile bereketlenirdik. Mücahidler babası buyurdukları, (babam) Muammer dede’yi, pek sevdikleri için, cuma günleri huzurlarında görmek isterlerdi. Gelemediği günlerde, Muammer bey bugün yokmu buyururlardı. Babam’da her cuma mübarek hocamızın huzurlarında bulunmayı âdet haline getirmişti. Bu vesile ile babama tufeylî olarak, sık sık cuma günleri, mübarek hocamızın huzurları ile müşerref olurduk. Seadethanelerine ilk gelen birisi varsa, tam karşılarında bulunan sütlüceyi, 60 sene kadar evvel, mübarek hocası Abdülhakim Efendi Hazretleri ile sütlücedeki hâtıralarını, (çoğu kere gözyaşları ile) öyle kalbden anlatırlardı ki, O günleri yaşıyor gibi olup, herkeside çok kolay bir şekilde yarım asır evveline götürüp, O günlerdeki tatdıkları zevki, sevdiklerinede tatdırırlardı. Sütlüce hatıralarını Mübarek hocamızdan çok defalarca dinlemek nimeti ile şereflenmiştik.
Mübarek hocamızın sohbetleri o kadar tatlı, o kadar zevkli, o kadar têsirli idi ki, dinlediklerimiz, beynimize kayd edilirken, aynısı kalbimize de kopyalanırdı. Dolayısıyla, O’ndan işittiklerimizi seneler sonra bile çok kolay hatırlayabiliyoruz, yani unutmuyoruz. Mübarek sözleri kalblerimize öyle nakış nakış işlenirdi ki, mermere yazılan yazı gibi, seneler sonra bile silinmiyor. Temiz ruhlarının aynası olan sohbetlerini dinleyenler, kendi kalblerinin rahatladığını hisseder, bir gülistanda meşruh çiçekleri koklayıp mest olan bîçareler gibi sevinc’e gark olurlardı. Koyu karanlık bir gecede, bir ziya menbaına malik olan, bir ışığa malik olan bahtiyarlar gibi rahat olurlardı. Mübarek hocamızın sözlerinde öyle değişik lezzet ve tat vardı ki, tarifi mümkün değil. Bazı şeyler vardır ki anlatmakla anlaşılamaz, o hâl yaşamakla anlaşılır. Mübarek sohbetlerinde bulunanların dünya ile ilgisi kesilir, sanki cennet hayatı yaşıyor gibi olurlardı. Dışarıya çıkınca ancak, dünya varmış diye hatırlanırdı. Sohbetlerinde bulunanların kalblerinden dünya sevgisini yavaş yavaş, hissettirmeden çıkarırlardı. Cenab-ı Hak, hak ile bâtılı tefrik eden nûru, bu mübarek Zâtın kalbine ihsan buyurmuş. Sohbetlerinde bulunanlar ve eşsiz hazine olan eserlerine kavuşanlar, bu nur’dan kırıntılara kavuşurlar.
1994 senesinin nisan ayının 8.günü, gene bir cuma ziyareti için gittiğimizde, Abdülhakim efendi hazretleri’nin talebelerinden hayatta kalan birkaç zevât-ı kirâm’da misafir olarak gelmişlerdi: O gün mübarek Hocamız buyurdular ki;
-devamı var-