Hazret-i Muaviye’nin (radıyallahü anh) hilafeti zamanında, Kureyş’ten bir zât Ensârdan bir zâtın dişini kırmıştı. Dişi kırılan zât Hazret-i Muaviye’ye gidip şikâyet etti. Hazret-i Muaviye, daima uzlaşmayı sever, iki müslümanı barıştırmak için elinden geleni yapardı. Onlara helâllaşmalarını tavsiye etti. Fakat şikâyet eden kabul etmedi. Hazret-i Muaviye, o zâta Ebüdderdâ’yı (radıyallahü anhüma) göstererek: “Bak bu zâta sor” dedi. Bunun üzerine Ebüdderdâ (radıyallahü anh) şöyle dedi: “Resûl-i Ekrem Efendimizden (sallallahü aleyhi ve sellem) işittim, buyurdu ki: “Bir müslümanın bedenine bir zarar gelir de, buna sebeb olanı (yapanı) affeder, hakkını helâl ederse, Allahü teâlâ onu bir derece yükseltir. Onun bir hatasını affeder”
Bunu dinleyen zât Ebüdderdâ’ya (radıyallahü anh) bakarak: “Sen bunu bizzat Resûl-i ekrem efendimizden duydun mu?” dedi. “Evet kulaklarımla işittim, kalbimle kavradım” dedi. Bunun üzerine o zât: “O halde ben de şikâyetimden vazgeçiyorum, hakkımı da helâl ediyorum” dedi.