Enver abimin huzurunda, güzelşehirdeki evlerinde, huzurpınarı ekibimizden bir arkadaşımızın nikahında,
Enver abim buyurdular ki;
-3-
Allahü teala sanat sahibini sever.
Bir mübarek zât Mısıra gitmiş. Mısır kıtlık, kuraklık, dualar fayda vermiyormuş. Hallerine acımış, araya girsem iyi olur diye içine bir his gelmiş. Cemaati çağırmış, ayağa kalkmış, ey cemaat, ben dua edersem, Allahü teala inşaallah size çok yağmur verir. Ancak sadaka verilmezse, Allah dualarınızı kabul etmez, demiş. Bir cübbesi varmış, ortaya atmış, Allahü tealanın fakir kullarını sevindirmedikten sonra, duamız kabul olmaz, demiş. Cübbeye bir şeyler atmışlar, fakirlere dağıtmışlar. Camiye gelmişler, açmış ellerini, ya rabbi, sebeplere yapıştık; ama sebebe yapışmak demek, sonucu almak demek değildir. Sana yalvarıyoruz, bu fakirleri vesile ediyoruz, bize yağmur ihsan eyle, demiş. Masmavi gökyüzü simsiyah olmuş ve yağmur yağmış. Netice: Allahü tealaya yaklaşmanın yolu, gariplerin duasını almağa bağlıdır. İmam-ı Rabbani hazretleri şu cübbemi götür şu fakire ver diye, talebesini heladan çağırmış. Biraz sonra vaz geçerim, demiş. Çok hasta, ölmek üzere olan birisini bir dua eder misiniz diye, hocaya götürmüşler. Onun da bir cübbesi varmış, şu cübbeyi gidin bir fakire verin, ondan sonra dua edeyim, demiş. O fakire gidip vermişler, dua etmiş ve iyileşmiş. Velhasıl, Siz vasıtasız hiçbir yere gidemezsiniz. Buraya gelirken bile, mutlaka bir vasıtayla geldiniz. Ya ahirete giderken nasıl gider, okyanusu nasıl tek başınıza geçersiniz? Bu, mümkün değildir! Siz, sadıklarla beraber olun. Yani Allah dostlarıyla beraber olun.
-devamı var-