İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe “rahmetullahi aleyh”, hergün sabâh nemâzını câmi’de kılıp, öğleye kadar tâliblere cevâb verirdi. Öğleden önce, oturduğu yerde (Kaylûle) yapardı. Güneş zevâle yaklaşınca kaylûle yapmak, ya’nî biraz uyumak sünnet olduğunu, İbni Âbidîn “rahmetullahi teâlâ aleyh”, bey’-ı fâsid bâbında bildirmekdedir. (Mevâhib-i ledünniyye)nin rü’yâ ta’bîri faslında ve (Şir’at-ül-islâm)da yazılıdır. Kaylûlenin öğleden sonra da yapılabileceği, (Mîzân)da yazılıdır. Öğle nemâzından sonra, yatsıya kadar, talebeye ilm öğretirdi. Yatsıdan sonra evine gelip, biraz dinlenir, sonra câmi’e gider, sabâh nemâzına kadar ibâdet ederdi. Bu hâli, Selef-i sâlihînden, Mis’ar bin Kedâm-ı Kûfî ve başka kıymetli kimseler haber vermişdir.
Ticâret ederek halâl kazanırdı. Başka yerlere mal gönderir, kazancı ile talebesinin ihtiyâclarını alırdı. Kendi evine bol harc eder, evine harc etdiği kadar da, fakîrlere sadaka verirdi. Her Cum’a günü, anasının, babasının rûhu için, fakîrlere ayrıca yirmi altın dağıtırdı. Hocası Hammâdın “rahmetullahi teâlâ aleyh” evi tarafına ayağını uzatmazdı. Hâlbuki, aralarında yedi sokak uzaklık vardı. Ortaklarından birinin, çok mikdârda bir malı, islâmiyyete uygun olmıyarak satdığını anlayınca, bu maldan kazanılan doksanbin akçanın hepsini fakîrlere dağıtıp, hiç kabûl etmedi. Kûfe şehrinin köylerini haydûdlar basıp, koyunları kaçırmışlardı. Bu çalınan koyunlar şehrde kesilip, halka satılabilir düşüncesi ile, o günden beri, yedi sene, Kûfede koyun eti alıp yimedi. Çünki, bir koyunun, en çok yedi yıl yaşayacağını öğrenmişdi. Harâmdan bu derece korkar, her hareketinde islâmiyyeti gözetirdi.
– devamı var –
Tam İlmihal Se’adet-i Ebediyye