Enver abim buyurdular ki;
Mübarekler Kuleli’de buyurdular ki; Efendim, bir arkadaş mesela tıbbiyeye gitse, insanlara doktor olacağım, hastalananlara iyi bakacağım, aldığım parayla setri avret yapacağım, evlendiğim hanımıma helalinden rızık yedireceğim, fakire fukaraya dağıtacağım niyetiyle, böyle güzel niyetle tıbbiyeye gitse, üniversiteyi bitirinceye kadar her nefesi zikir olur.
Allah şefaatlerine nail eylesin, birgün Mübarekler ‘kuddise sirruh’ buyurdular ki; İki türlü talebe vardır. Birileri, ihlaslı, kabiliyetli, her şey tamam. İkincisi, hiçbir şey yok. Mübarekler buyurdular ki; O kabiliyetli olanlar, kolaydır. Onlara bir yön değiştirirler, doğru bir yöne sevk ederler, o, kabiliyetiyle ilerler. Kabiliyetsiz olan için, hocalık görevi başlar. Kendisindeki kabiliyeti ona verir. Dolayısıyla, hiç kimse kabiliyetsiz kalmaz. Dolayısıyla, kabiliyetli olan, tamam. Kabiliyetsiz olan, belki daha makbul. Çünki, o mübarek zât ona kendi kabiliyetinden veriyor. Yani, hiç kimse açıkta kalmıyor. Yeter ki, Allah tanımak nasip etsin. Çünki, büyükler buyuruyor ki; İyiliğe elverişli olmayan kimse, faidelenemez, Peygamberi de görse.
ali zeki osmanağaoğlu