Namaz Vakitleri

Sual: Namaz vakitleri ve namaz vakitleri ile ilgili olarak namazların cem’ edilmesi dahil, vakitler hakkındaki bütün konular, doğru olarak nereden öğrenilebilir ve bu konulara dair sualler nereye sorulabilir?

CEVAP:
www.turktakvim.com ve www.namazvakti.com sitelerinde geniş bilgi vardır. Sualleri de onlara sormak gerekir. [email protected] mail adresine veya (0 212) 454 23 87 numaralı faksa sorulabilir.




Farklı Namaz Vakitleri Hakkında
AÇIKLAMA

            Türkiye Takviminin Türkçe ve muhtelif lisanlardaki baskıları ile Ramezân-ı şerîf imsâkiyelerinde ve İnternetteki www.namazvakti.com ile www.turktakvim.com adreslerinde neşr olunan   namaz vakitleri, Osmânlı âlimlerinin en yüksek makamı olan (Meşîhat-i İslâmiyye)nin hazırladığı 1334 [m.1916] senesinin (İlmiyye sâl nâmesi) ismindeki takvim ile İstanbul Üniversitesi Kandilli Rasathanesi’nin 1958 tarih ve 14 sayılı (Türkiye’ye Mahsûs Evkât-ı Şer’iyye) kitabındaki usullere göre hesablanmaktadır.  

          İbâdetlerin vakitlerini tayin ve tesbit etmek, yani anlayıp anlatmak, din bilgisi ile olur. Fıkıh âlimleri, müctehidlerin bildirdiklerini (Fıkıh) kitâblarında yazmışlardır. Bildirilmiş olan vakitleri, hesap etmek câizdir. Hesap ile bulunanların, din âlimleri tarafından tasdik edilmesi şarttır. Bunlardan 1926 senesindeki Takvim-i Ziyâ’da diyor ki: “İşbu takvim, Diyânet İşleri Riyâseti Heyet-i Müşâveresi tarafından tetkik edilip, riyâset-i celîlenin tasdiki ile tab’ edilmiştir.” Din işlerinde İslâm âlimlerinin ve İslam astronomi mütehassıslarının tasdik ettiği namaz vakitlerini kullanmalıdır. Elmalılı Hamdi Yazır, (Sebîl-ür-reşâd) mecmuasının 22. cildinde, bu hususta tafsilat vermiştir.  

          Türkiye Takvimindeki, sayın müftülerin ve hesap uzmanlarının da bulunduğu ilim heyetinin, en yeni elektronik makinalarla yaptığı hesaplarla da, hep bu vakitler bulunmuştur. Bütün âlimler, velîler, şeyhülislâmlar, müftüler, bütün Müslümanlar, asırlar boyunca namazlarını şer’î vakitlerinde kılmışlar ve oruçlarına şer’î vakitlerinde başlamışlardır. Türkiye takviminin hazırladığı ve internette de neşr olunan vakitlerde ve imsâkiyelerde, temkin zamanı ile namaz vakitlerine ait olan Güneşin Şer’i ufukdan, irtifâ’ zâviyeleri yani, ufukdan yükseklik açıları hiç değiştirilmemiş, namaz ve oruç vakitleri, doğru olarak bildirilmiştir. Bir şehirde tek bir temkin vardır. Bu da, herhangi bir namazın hakiki vaktinden (hesapla bulunan vaktinden) şer’i vaktini bulmak için kullanılır. Her namaz vakti için, ayrı ayrı temkinler yoktur. Temkin miktarını bir ihtiyat zamanı zan ederek, imsak vaktini 3-4 dakika geciktirenin orucu ve gurûbu (akşam vaktini) 3-4 dakika öne alanın orucu ve akşam namazının fâsid olacağı (bozulacağı) (Dürr-i yekta) da da yazılıdır.  Şimdi de, her Müslümanın bu İcmâ’-i Müslimîn’den ayrılmaması lâzımdır.

          Ahmed Ziya Bey (Rub’-ı dâire) kitâbında diyor ki, “İslâm âlimleri, imsâk vaktinin, beyazlığın ufk-ı zâhiri hattı üzerinde yayıldığı vakit değil, beyazlığın ufuk üzerinde görüldüğü ilk vakit olduğunu bildirdiler.” Yani, İslâm âlimleri asırlardan beri, fecr (imsâk) vaktinde Güneşin üst kenarı irtifâ’ının, ufkun altında -19 derece olduğunu anlamışlar, diğer rakamların doğru olmadığını bildirmişlerdir. Fetvâ böyledir. Müctehid olmayanların bu fetvâyı değiştirmeye hakları yoktur. Fetvâya uymayan ibadetler, sahîh olmaz. Güneş, ufk-ı zâhirî (görünen ufuk) hattının altında -18 derece irtifâ’a gelince, beyazlık ufuk üzerine yayılır. “Sabah” vakti olur. Avrupalılar, bu vakte fecr diyorlar. Müslimanların, din işlerinde hıristiyanlara değil, islâm âlimlerine uyması lazımdır.

          Yatsı nemâzının vakti ise, imâmeyne (yani İmâm-ı Ebû Yûsüf ile İmâm-ı Muhammede) ve diğer üç mezhebe göre batıdaki zâhiri ufuk, yani görünen ufuk hattı üzerinde kırmızılığın kaybolduğu, yani Güneşin üst kenârının, ufkun altında -17 derece irtifâ’a (aşağıya) indiği vakittir. Namaz vakitleri hesap edilirken, Güneşin ufuk altındaki, imsâk ve yatsı vakitlerine âit olan irtifâ’ dereceleri de değiştirilmemelidir.

          Bunun için, temkin zemânlarını ve dolayısı ile nemâz vaktlerini değişdirmek câiz değildir. Nemâz vakitleri hesabında mutlaka, zaruri olarak kullanılması gereken temkinin lügat ma’nâsına bakarak, bunu bir ihtiyat zemânı zan etmek ve efkâr-ı umûmiyeyi bu şekilde şartlandırmak da doğru değildir. İşçilere kolaylık sağlamak için aşırı ve gereksiz temkin müddetlerini azalttık diyerek, temkin müddetlerini kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak, imsâk ve nemâz vakitlerini değiştirmektir, yani müslimânların oruc ve nemâzlarını bozmak, ifsâd etmekdir.

   

Temkinin kolay anlaşılması için, aşağıdaki bilgileri de yayınlıyoruz.

   

         Namaz vakitlerinde geçen “Temkin Müddeti” ifadesi, halk arasında kullanılan “tedbirli olmak”, “ihtiyatlı olmak” anlamında değildir. Tamamen farklıdır ve uzaktan veya yakından bu manalarla hiçbir ilgisi yoktur. Namaz vakitlerindeki “Temkin Müddeti”, bambaşka bir şeydir ve bu “Temkin Müddeti” nin kullanılması şarttır ve zaruridir. İnsanın yaşaması için, nefes alıp vermesi nasıl şart ise, namaz vakitlerinin doğru olarak hesablanabilmesi için, “Temkin Müddeti” nin kullanılması aynı şekilde şarttır. Nasıl ki, nefes alıp vermeyen kimse boğularak ölürse, “Temkin Müddeti” kullanılmadan bulunan neticeler de, namaz vakti olmaz, farklı bir vakit olur. Namaz vakitlerinin doğru olarak bulunabilmesi için, “Temkin Müddeti” nin kullanılması zaruridir ve kesindir. Aksi takdirde namaz vakitleri hesab edilmiş olamaz. Buradaki “TEMKİN”, “ihtiyat” ve “tedbir” anlamında değildir. Başta bu yanlış kanaatin ortadan kaldırılması lazımdır.

   

“Temkin Müddeti” ifadesi, ilmî bir ifadedir. Namaz vakitleri için astronomik hesaplarla neticeler bulunduktan sonra, “Temkin Müddeti” için, birbirlerinden tamamen farklı dört unsurunun ayrı ayrı hesabları yapılır. “Temkin Müddeti” hesabının 4 unsuru vardır. 1. Nısf kutr-ı şems (Güneşin görünen yarıçapı), 2. İnhitât-ı ufuk (Ufuk alçalması), 3. İnkisâr-ı Şuâ (Işık kırılması), 4. İhtilâf-ı manzar (Paralaks). Anlatılması ve anlaşılması zor olmakla beraber, aşağıda arz etmeye çalışıyoruz. Yine de anlaşılamayan kısımlar olursa, bize bildirdiğiniz takdirde, size yardımcı olmaya hazırız.

   

Namaz vakitlerinin hesabı, astronomik formüllerle yapılmaktadır. Tabiî ki hesabların en kolay şekilde yapılıp, neticeye en kısa yoldan varılması istenir. Bu hesablarda, kolaylık olması bakımından, dünyanın ve güneşin merkezleri alınır. Namaz vakitlerinin hesabında kullanılan astronomik formüllerde de, dünyanın ve güneşin merkezleri alındığından, netice merkezlere göre çıkar. Bu durumda; doğru vakitlerin bulunabilmesi için, aşağıda bildirilen “Temkin Müddeti” nin 4 unsurunu hesaba katmak lazımdır. Bu 4 unsur şunlardır:

   

1. Güneşin Yarı Çapı (Nısf kutr-ı şems):

   

Hesab güneşin merkezine göre yapıldığı için, netice güneşin merkezine göre çıkar. Halbuki, güneşin doğması için, üst kenarının ufuktan görülmesi lazımdır. Batması için de, üst kenarının ufuktan kaybolması lazımdır. Bizim hesabla bulduğumuz neticeye göre, güneşin yarısı ufkun üstünde, yarısı ufkun altında olduğu zaman güneş doğdu ve battı deniyor. Yani, güneşin merkezi ufka geldiği zaman, güneş sabahleyin doğdu, akşamleyin battı deniyor. Halbuki namaz vakitlerinde böyle değildir. Güneşin doğmasında, üst kenarının doğması ve batmasında, yine üst kenarının tamamen ufuktan kaybolması lazımdır. Bunun için, güneşin yarı çapı kadar olan bu farkın ortadan kaldırılması icab eder. Şems’in, yani güneşin nısf kutr-i zahirisi (Yarıçapı), astronomik hesabla bulunan neticeden sonra dahil edilmek suretiyle, güneşin doğma ve batma vaktini, namaz vakitlerine uygun şekline getirmiş oluyoruz. İşte “Temkin” in birinci unsuru budur. Yani, şemsin nısf kutr-i zahirisidir.

   

2. Üfkun Alçalması (İnhitât-ı üfuk):

   

Namaz vakitleri verilirken, şehrin en yüksek yerinde yaşayan kimsenin de ve en aşağı seviyesinde bulunan kimsenin de, namaz ve oruc vakitlerinin doğru olması ve hepsinin ibadetlerinin, sahih olması, yani bu ibadetlerin vaktinde yapılmasını hesaba katmak şarttır. İşte bunu sağlamak için, şehrin en yüksek yeri esas alınır. Güneşin doğmasında da, batmasında da ve diğer bütün namaz vakitlerinin hesabında da, şehrin en yüksek yerine göre, o şehirdeki herkesin ibadetinin sahih olacağı vakitleri bulmak ve bildirmek lazımdır. İşte “Temkin” in ikinci unsuru budur. Buna “inhitât-ı ufuk” (alçalmış ufuk) denir. Şehrin en yüksek yerindeki ufuk, namaz vakitlerinin hesabında esas alınır. İşte şehrin en yüksek yerindeki kişinin namaz ve orucu için doğru vakitleri bulmak maksadıyla, “Temkin” in ikinci unsuru olan bu “inhitât-ı ufuk” astronomik formüllerle bulunan neticeye sonradan dahil edilir.

   

3. Güneş Işıklarının Kırılması (İnkisâr-ı şuâ):

   

Güneşin ışıkları, takriben 150 milyon km. uzaktan dünyaya paralel olarak gelmektedir. Güneşin ışıkları dünyaya gelirken, hava tabakalarından geçerek geldiği için, fizik kanunları sebebi ile, suya batırılan bir çubuğun kırılması gibi, kırılma hadisesi olur. Yoğunlukları farklı, şeffaf (saydam) ortamlardan geçen ışık, istikamet değiştirir. Yani düz doğru şeklinde gitmez. Bu olaya kırılma denir. Temkinin üçüncü unsuru da budur. Bizim astronomik formüllerle bulduğumuz neticede, bu kırılma olayı hiç yoktur. Buna, “İnkisâr” da denir. Bunun da, hesab bulunduktan sonra, namaz vaktini bulmak için mutlaka ve zaruri olarak dikkate alınması lazımdır. Temkinin üçüncü unsuru da budur.

   

4. Güneşin Paralaksı (İhtilâf-ı manzar):

   

Bizler, dünyanın merkezinde yaşamıyoruz. Dünyanın üzerinde yaşıyoruz. Elbetteki namazı, dünyanın üzerinde kılacağız. O halde, dünyanın merkezi alınarak ve astronomik formüller kullanılarak yapılan hesabla bulunan neticeyi, dünyanın merkezinden, dünyanın üzerine getirmemiz icab eder. İşte Temkinin dördüncü unsuru da budur. Bunu temin etmek için, “İhtilâf-ı Manzar” (Paralaks) kullanılır. “İhtilâf-ı Manzar” ı hesaba katarak, astronomik hesabla bulunan neticeyi dünyanın merkezinden, dünyanın üzerine getirmek için, bu unsuru da, sonradan hesaba katmak lazımdır.

   

“Temkin” in yukarıda bildirilen ilk üç unsuru, güneşin doğarken hesabla bulunandan önce görülmesine ve batarken de, hesabla bulunandan sonra batmasına, dördüncü unsuru olan “İhtilâf-ı Manzar” (Paralaks) ise, bunun tamamen tersine olarak; doğarken sonra görülmesine, batarken de evvel batmasına sebep olur. İlk üç unsurun toplamından, dördüncü unsurun çıkarılması ile bulunan müddete, zamana “Temkin Müddeti” denir ve bu şekilde hesab edilir.

   

Bir şehirde bir tek şer’i üfuk ve bir tek temkin müddeti vardır. Bir şehrin en yüksek mahalline ait olan Temkin zamanı değiştirilemez. Her namaz için ayrı ayrı temkinler yoktur. Temkin zamanı azaltılırsa, öğle ve daha sonraki namazlar vakitlerinden evvel kılınmış olur. Oruca da sahûr vakti geçtikten sonra başlanılmış olur. Bu namazlar ve oruclar sahîh olmazlar. Temkin müddetinin “İhtiyat Zamanı” ile uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur. Nemâz vaktleri düstûrunda (hesap usûlünde) meyl-i şems (güneşin meyli) ve ard-ı belde (şehrin enlemi) bulunduğundan bir şehrin temkin zemânı, Ard (enlem) derecesi ve gün ile değişmekdedir. Bir şehrin temkin mikdârı, her gün ve her sâat aynı değil ise de, her şehr için, vasatî bir Temkin zemânı vardır. Bu temkin mikdârları ekdeki cedvelde bildirilmişdir. Temkin müddetinin tam olarak ne kadar olduğunu öğrenmek için, ekteki temkin cedvelini incelemek suretiyle bütün merak edilen hususlar görülebilir.

   

Bu cedvelde, ekvatordan itibaren dünyanın kuzey ve güney yarım kürelerindeki 0 dereceden 60 derece arzına (enlemine) kadar birer derece ara ile olan bütün şehirlerin, 0 metreyükseklikten, 25 metre ara ile 500 metre yüksekliğe kadar olan temkin müddetleri, dakika ve saniye cinsinden görülebilir. Eğer derece ve yükseklik bakımından ara değerleri bulunmak istenirse, orantı yoluyla, daha kolay olarak bilgisayarda interpolasyon yoluyla temkin müddetlerinin hesabı yapılabilir. Buradaki temkin müddetleri en son teknoloji ürünü olan bilgisayarlarda ve virgülden sonra 21 basamaklı programlanmış hesablarla kontrol edilerek, verilen bütün dakika ve saniyelerin doğru olduğu, aralarında çıkarma yapılmak suretiyle bütün neticelerin 0 çıkması ile tespit edilmiştir. Hakiki din adamı ve hey’et ilmi (astronomi) mütehassıslarından meydana gelen Türkiye Takvimi Komisyonu olarak, islam astronomi mütehassıslarının, o zamanki şartlarla yaptıkları hesabların tamamının, saniyesi saniyesine doğru olmasını görmekten dolayı, hayran olduk, mesrur olduk ve büyük bir takdirle neticeyi gördük. Bu bakımdan bizim ecdadımızın ne kadar hassas, doğru ve mükemmel çalışmalar yaptığını yakinen anladık. Zaten bu zatlara mevcud olan hayranlığımız, muhabbetimiz ve bağlılığımız ile itimadımız tamdır. Bu zatların ruhları şâd olsun diyoruz.

 

TEMKİN CETVELİ