Buyurdular ki;
Allahü teâlâ’nın inâyeti ve Şâh-ı Nakşîbend Behâeddîn-i Buhârî “kuddise sirruh” hazretlerinin himmeti ile, müsâade edilseydi, bir nazarda bütün insanları vilâyet mertebesine kavuştururdum. En önce Allahü teâlâ’nın ezelî inâyetini görmek ve bundan ümitli olmak lâzımdır. Bundan bir ân gâfil kalmamalıdır. Dâimâ muhtaç olduğunu düşünmelidir. Allahü teâlânın küçük bir gadabını çok büyük görmeli, titremeli ve çok korkmalıdır.
Evliyânın “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” mezârlarını ziyâret eden, kabirdeki zâtın büyüklüğünü ne kadar anlamış ise ve o Velîye ne düşünce ile teveccüh etmiş, yani kalbini Ona bağlamış ise, Ondan o kadar feyiz alabilir. Kabir ziyâretinin fâidesi çok olmakla berâber, Evliyânın rûhlarına teveccüh edebilen kimse için, uzaklık zarâr vermez. Behâüddîn-i Buhârî hazretleri “kuddise sirruh”, Hak teâlâya [teveccüh edebilenlerin doğruca Ona] teveccüh etmelerini emir buyururdu. Evliyânın kabirlerini ziyâret, Hak teâlâya teveccüh için olmalıdır. O Velînin rûhunu, Hakka tam teveccüh edebilmek için vesîle yapmalıdır. İnsanlara tevâdû’ ederken, Hakka teveccüh etmek lâzımdır. Çünkü, insanlara tevâzu’, Allah için olursa, makbûl olur.
Meşâyıhın kabirlerini ziyâret edene, onları anladığı ve bağlandığı miktârca fâide hâsıl olur. Onların kabirlerinden, çok fâide alınır.
Alâüddîn-i Attâr “kuddise sirruh” hazretleri, büyük âlim ve velîler yetişirdi. Seyyîd Şerîf Cürcânî, Muhammed Pârisâ, Ya’kûb-i Çerhî bunlardan bazılarıdır. Bunlardan başka, pek çok kimseler, onun vâsıtasıyla hidâyete kavuştu ve başkalarını yetiştirebilecek irşat makâmlarına yükseldi.
Tefsîr, hadîs ve fıkıh âlimi olan Abdülganî Nablûsi hazretleri, Alâüddîn-i Attâr hazretlerinin “kuddise sirruh” rühâniyyetinden feyiz almıştır. Bu husûs Hakîkat Kitâbevinin bastırdığı, (İrgâm-ül-merîd) kitabında anlatılmaktadır.
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi