Muhammed Bâkî-billah hazretleri “kuddise sirruh”, dâima hâllerini gizlerdi. Çok tevâzu sâhibi idi. Suâl soranlara zarûret miktârınca, kısa cevap verirdi. Bununla beraber, tasavvuf yolunda karşılaşılan derin ma’nâların halli için sorulan suâlleri, soranın tamamen anlayabileceği şekilde, çok açık olarak îzâh ederdi. Belki yanlış anlar ve yanlış yola gider düşüncesiyle, bu husûsta çok dikkatli davranırdı. Dâima hüzünlü ve üzüntülü olduğu hâlde, huzûruna gelenlerle neşeli ve tebessüm ederek konuşurdu. Müslümanlara çok yardım eder, iyi işlerinde onlara faydalı olmaktan asla kaçınmazdı. Âlimlere ve büyüklere, aşırı bir ta’zim ve hürmetleri vardı. Amele âit küçük ve büyük mes’elelerde, vera’ sâhibi (şüphelilerden sakınan) fıkıh âlimlerine ve kitaplarına başvururdu. Bir talebe istifâde için huzûruna gelseydi, tevâzusunun çokluğundan ve dâima kendisini kusurlu gördüğünden, özür dileyip, bu büyük işten kendisini çekmek isterdi. Eğer, o gelen sâdık bir talebe ise, onun ni’met sofrasından, rızkını ve nasîbini almasına yardım ederdi. Gelen talebelerin metânetini, şiddetli arzusunu görünce, ona yardım kucağını açar, kendi terbiye dâiresine alırdı.
Derler ki: Horasanlı bir genç, bir müddet, Hâce Kutbüddîn-i Bahtiyarı Üveysî’nin “kuddise sirruh” feyz ve nûr saçan mezârına gider. Bu mübârek zâtın rûhâniyetinden, hayatta olan bir mürşid-i kâmilin kendisine bildirilmesini ister. Muhammed Bâkî-billah “kuddise sirruh” Delhi’ye geldiği gece, rü’yâda, Nakşibendî büyüklerinden birinin geldiğini gösterirler. Rü’yâyı gören, emre uyarak, Muhammed Bâkî-billah’ın huzûruna gelip, rü’yâda gördüklerini arzeder ve kabûl edilmesi için yalvarır. Fakat cevâbında: “Bu miskin kendimi bu işe lâyık göremiyorum, herhalde başkası olsa gerek” buyurur. Çok fazla tevâzu gösterdiği ve çeşit çeşit özürler dilediği için, genç tekrar kaldığı yere döner. Ertesi gece rü’yâda kendisine; “O büyük, huzûruna çıktığın ve sana inkisârını beyân eyleyen zâttır” buyururlar. Sabahleyin tekrar huzûruna gelir, fakat bir daha geri çevrilmez, ihtimâmla kabûl edilip, her ne gördüyse orada görür. Çok defâ tevâzu’unun çokluğundan, çeşit çeşit özürler diler, sohbet ve hizmetine devam eden, hâller sâhibi, akidesi doğru ve sağlam talebelerine; “Bu zavallı sizin düşündüğünüz gibi değilim. Başka yere gidiniz, eğer hakîki bir rehber, mutlak bir doğru yol gösterici bulursanız, bu fakire de haber veriniz ki, hemen huzûruna gidip ona hizmet edeyim, belki kalbimin derdine bir derman bulurum” derdi.
-devamı var-
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi