Muhammed Ma’sûm “kuddise sirruh” hazretleri, birgün abdest alırken abdest aldığı ibriği kuvvetle, duvara fırlattı. Hizmetinde bulunan talebesi gitti ve başka bir ibrik getirdi. Talebesi, önce verdiği ibriğin böyle atılıp kırılmasına üzüldü. “Acaba ne kusur ettim” deyip, Muhammed Ma’sûm hazretlerinin yakınlarından birine gidip durumu anlattı. O da, talebesinin bu üzüntülü ve korkulu hâlini Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretlerine bildirdi. Muhammed Ma’sûm hazretleri buyurdu ki: “Ona söyleyiniz korkmasın. O ibriği attığım sırada, bizi sevenlerden birisi sahrada, kana susamış bir arslana rastladı. Arslan o anda onu orada öldürecek, parça parça edecekti. O talebem ise tam bir acizlik içinde bizden yardım istedi. Benim o anda elimde ve yanımda o ibrikten başka bir şey yok idi. Bunun için ibriği o arslana fırlattım, o zavallıyı kurtardım. Bu hâdiseyi yaşayan talebesi başından geçenleri sonra şöyle anlattı: “Sahrada âniden bir arslan gördüm. O anda Hocam, İmâm-ı Muhammed Ma’sûm hazretlerini hatırladım. Hemen baş gözüm ile gördüm ki, İmâm-ı Ma’sûm hazretleri geldi. Elinde olan ibriği o arslana fırlattı. Arslanda hareket edecek kuvvet kalmadı. Sonra hocam gözümden kayboldu. Beni o arslandan kurtardı. Bundan sonra, o ibriğin kırılmış parçalarını yerden topladım. Hâlâ yanımda saklıyorum.”
Talebelerinin büyüklerinden Hâce Muhammed Sıddîk şöyle anlatmıştır: “Hocam Muhammed Ma’sûm hazretlerinin sohbetine ve derslerine devam ettiğim sırada, memleketime gidip gelmek üzere izin almıştım. Yola çıkıp bir müddet gittikten sonra, yolda derin bir su kenarında durdum. Gömleğimi yıkamak istedim. Fakat bu sırada ayağım kaydı. Birden bire suya düşüp batmaya başladım. Suya gömülmüştüm. Yüzme de bilmiyordum. Bir batıyor bir çıkıyordum. Ölmek üzere idim. Tam bu sırada hocam Muhammed Ma’sûm hazretleri gözüküp elimden tutarak, beni suda boğulmaktan kurtardı. Sonra da gözden kayboldu.”
Muhammed Ma’sûm hazretlerinin talebelerinin meşhûrlarından ve halîfelerinden olan Hâce Muhammed Sıddîk’a, Peşâver’de irşâd (talebe yetiştirme) vazîfesi verilmişti. Bu talebesi şöyle anlatmıştır: “Hocam Muhammed Ma’sûm hazretlerini çok özlemiştim. Mübârek yüzünü görüp, sohbetinde bulunmak için Peşâver’den, Serhend’e gitmek üzere yola çıktım. Bir katıra binip yola devam ediyordum. Yolda katır birden bire ürküp kaçmaya başladı. Sonra da beni düşürdü. Ayağım üzengiye takıldı, bir türlü kurtaramadım. Katır, beni sürüklemeye başladı. Yanımda ve çevremde beni bu hâlden kurtaracak hiçbir kimse de yoktu. Tam bu çaresizlik içinde iken hocam Muhammed Ma’sûm hazretlerini hatırladım. Allahü teâlânın izni ile hocamın imdâdıma yetişmesini istedim. Daha böyle düşünür düşünmez hocam aniden gözüküverdi. Katırı tutup durdurdu. Ben ayağımı üzengiden kurtarıp, yerden kalkıncaya kadar bekledi. Ayağa kalkınca hocamın ayaklarına kapanıp, bu yardımından dolayı memnuniyetimi ve muhabbetimi arzetmek istedim. Fakat ben ayağa kalkar kalkmaz hocam gözden kayboldu, onu orada göremedim.”
-devamı var-
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi