Dünyâyı sevenler ve dünyalık isteyenlerle arkadaşlık etmekten ve beraber oturmaktan şiddetle kaçınırdı. Yüksek sohbet meclisinde bulunanlar onun bir an evvel gelmesini şevkle beklerlerdi.
Buyururdu ki: “Açlık ve mücâhede, hârika ve kerâmeti artırır. Evliyânın sohbeti ise kalbe zikri yerleştirir. Sünnete tâbi olmayı kolaylaştırır. Yetecek kadar yiyiniz. Zîrâ yolumuzun büyükleri, bu yolu vukûf-u kalbiye (kalb bilgisi) devam ve sohbet üzerine kurmuşlardır. Zühd ve şiddetli mücâhedenin (Nefsin istemediği şeyleri yapmak) neticesi, kerâmet ve tasavvuftan ibârettir. Biz bunları işden bile saymayız. Bizim maksadımız ancak zikre devam, Allahü teâlânın yasaklarından kaçınıp emirlerine uymak, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin sünnet-i şerîfine tâbi olmak ve daha çok feyz ve bereketlere kavuşmaktır.”
Birisi onun büyüklüğünü inkâr etmişti. Kabul etmemişti. O gece rüyâsında bir grup gece bekçisi gelip onu şiddetli bir şekilde döğmeye başladılar ve; “Allahü teâlânın sevgilisi olduğu hâlde, sen Muhammed Seyfeddîn “kuddise sirruh” hazretlerinin üstünlüğünü inkâr ediyorsun öyle mi?” dediler. Bu korkuyla uyanıp, yaptığına tövbe etti ve onun talebeleri arasına girdi.
Cüzzâm hastalığına yakalanmış olan birisi, Muhammed Seyfeddîn hazretlerine gelip şifâ bulması için dua etmesini istedi. O da okuyup dua etti ve hasta iyileşti.
Muhammed Seyfeddîn hazretleri bindörtyüz velî yetiştirdi. Birçok evliyâ ve mürşid-i kâmil yetiştirip, insanların hidayete kavuşmalarına vesîle oldu. Seyyid Muhammed Bedevânî “kuddise sirruh”, yetiştirdiği talebelerinin en büyüğü ve kâmilidir.
“Mektûbât-ı Seyfiyye” adlı bir eseri olup, içinde yüzdoksan mektup vardır. Bu kıymetli eseri, oğlu Muhammed a’zam toplayıp kitap hâline getirmiş, 1331 (m. 1913) senesinde Hindistan’ın Haydarâbâd şehrinde basılmıştır.
Bu “Mektûbât”ından bazı mektuplar:
Allahü teâlâ sonsuz ihsânıyla kendi rızasına uygun yaşamamızı nasîb eylesin. Çok eski bir düşman olan bu alçak dünyâ, ister dostu, ister düşmanı olsun hiç kimseyi kendi hâline bırakmaz ve hiç kimseye acımaz. En sonunda herkesi aldatarak vefâsızca ebediyyen terk eder. Akıllı o kimsedir ki, şu birkaç günlük ömründe Allahü teâlâya kulluk ederek, O’nun va’d ettiği sonsuz saâdet yolunu tutar. Beyt:
Saâdet topu ortaya kondu,
Topu kapan yok, erlere n’oldu?
Topu kapan yok, erlere n’oldu?
-devamı var-
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi