Şemsüddîn Habîbullah seyyiddir. Tesavvuf mütehassıslarının büyüklerindendir. Müslümânların gözbebeğidir. 1111 [m.1699] de Hindistânda Ramezân-ı şerîfin onbirinci Cum’a günü tevellüd ve 1195 [m.1781] de şehîd edildi. Abdüllah-ı Dehlevî kabrinin yanındadır. Şâhcihân câmi’inin civârında, Dergâh câmi’indeki dört kabrden birincisidir. Yirmiiki yaşında iken, Seyyid Muhammed Nûr-i Bedevânî hazretlerinin vâris-i ekmeli oldu. Seyyid Abdüllah-ı Dehlevînin üstâdıdır. Yetişdirdiklerinden biri de kâdî allâme Muhammed Senâullah-ı Dehlevî hazretleridir. Abdüllah-ı Dehlevî hazretleri,(Makâmât-i mazheriyye) kitâbında diyor ki, Hadîs âlimi Şâh Veliyyullah buyurdu ki, (Allahü teâlâ, bize sahîh keşfler ihsân eyledi. Bu zamânda, hiçbir yerde mirzâ Cân-ı Cânânın benzeri yokdur. Makâmlarda ilerlemek istiyen onun hizmetine gelsin!) Hadîs öğrenmek için kendisine gelenleri istifâde etmek için, Mazher-i Cân-ı Cânân hazretlerine gönderirdi. Ona yazdığı mektûblarda, (Allahü teâlâ, fazîletlerin tecellî yeri olan sizlere uzun zemân selâmet versin ve bütün müslümânları bereketlerinize kavuşdursun!) derdi. (Makâmât-ı Mazheriyye)de, Mazher-i Cân-ı Cânân “kuddise sirruh” buyuruyor ki, Evliyânın mezârlarını ziyâret edip, cem’iyyet için feyz dilemelidir. Meşâyıh-ı kirâmın rûhlarına fâtiha ve salevât sevâbı göndererek, onları Allahü teâlâya kavuşmak için vesîle yapmalıdır. Zâhir ve bâtın se’âdetlerine ancak onların güzel ahlâkına sarılmak ile kavuşulur. Başlangıcda olan sâliklerin, kalbleri tasfiye bulmadan, temizlenmeden önce, Evliyânın kabrlerinden feyz almaları güçdür. Bunun için Behâeddîn-i Buhârî “kaddesallahü sirrehül’azîz”, (İslâmın güzel ahlâkına mâlik bir kimse ile olmak, Evliyânın kabrleri ile olmakdan dahâ iyidir) buyurdu. Fârisî (Kelimât-i tayyıbât) denilen kitâbda 87 mektûbu ve melfûzâtı vardır.
Evliyânın büyüklerinden. İnsanları Hakka davet eden, doğru yolu göstererek hakîkî saâdete kavuşturan ve kendilerine“Silsile-i aliyye” denilen âlim ve velîlerin meşhûrlarındandır.
Daha küçük yaşta ilim, ma’rifet öğrenmeye ve çeşitli maharetler kazanmağa başlamıştı. Kıymetli ömrünü çocukluğundan itibâren gayet iyi değerlendirip, heba etmemiştir. İlim ve ma’rifeti yanında ayrıca çeşitli san’at ve maharetleri öğrenmişti. Kendisi şöyle demiştir: “Çocukluğumda İbrâhim aleyhisselâmı rüyâmda görüp, çok iltifât ve ihsânlarına kavuştum. Yine çocukluğumda Hazret-i Ebû Bekr’i ne zaman hatırlayıp ismini ansam, mübârek sûreti karşıma çıkardı. Rûhâniyetini gözümle görürdüm. Bana çok iltifâtta bulunurdu.”
Yine şöyle anlatmıştır: “Çocukluğumda idi. Bir kimse babamla konuşuyordu. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinden bahsettiler. Ben o anda İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin rûhâniyetini gördüm. Bana oradan kalkmam için işâret etti. Bu hâli babama söyledim. Babam dedi ki: “Anlaşıldı ki, sen onların yolundan istifâde edeceksin.” Allahü teâlâ benim tînetime sünnet-i seniyyeye ittiba’ etme hasletini yerleştirmiş.”
-devamı var-
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi