Hadîs âlimlerinin büyüklerinden Hâcı Muhammed Fâhir de şöyle demiştir: “Mirzâ Cân-ı Cânân’ın “kuddise sirruh”, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” sünnet-i seniyyesine tâbi olma husûsunda büyük bir şânı vardır. Bir gece rü’yâmda şöyle gördüm: Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” kapılarında eğerlenip donatılmış iyi cins bir binek atı vardı. “Bu at kimindir?” diye sordum. Birisi bana; “Bu Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” âittir” dedi. Sonra içeri girdim, başka birisi; “O at Mirzâ Cân-ı Cânân’ındır” dedi. Bu rü’yâmı ta’bir edip anladım ki, Mirzâ Cân-ı Cânân’ın yolu, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” sünnet-i seniyyesine uymakdır. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” bildirdiği, doğru yolda ilerlemekdir.
Mevlevî Senâullah Sebinhelî şöyle anlatmıştır: Rü’yâmda Peygamber efendimizi görüp; “Hocam Mirzâ Cân-ı Cânân’ın yolu ve hizmetleri makbûl ve mu’teber midir? dedim. “Evet”buyurdu. Hazret-i Ebû Bekr “radıyallahü anh” de vardı. O da tasdîk etti.”
Şeyh Abdüladl Zebîrî hazretleri de şöyle buyurmuştur: “Bugün Mirzâ Cân-ı Cânân’ın huzûrunda Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için toplanan tâliblerin toplanması gibi bir cemâat hiçbir yerde yoktur. O, zamanımızda İmâm-ı Rabbanî Müceddîd-i elf-i sânî “kuddise sirruh” hazretlerinin vekîlidir.”
Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri buyurdu ki: : “Muhterem babamın bereketli terbiyesiyle yetiştikten sonra bende öyle bir hâl hâsıl oldu ki, bir bakışla herkesin ne olduğunu tanırdım. Onun âdemiyyet cevherini ve kalbindekini anlardım. Bulunduğum yolun (tarîkatın) nûruyla insanların saâdet veya şekavet ehli olduğunu, alınlarından okurdum.”
Mazhar-ı Cân-ı Cânân “kuddise sirruh” hazretleri kemâl derecede zühd ve tevekkül sâhibi idi. Dünyâdan ve dünyâya düşkün olanlardan son derece sakınırdı. Kendisine verilmek istenen hediyeleri kabûl etmezdi. Kabûl ettiği çok nâdir olurdu. Zamanın pâdişâhı Muhammed Şâh, vezîri Kameruddîn Hân ile Mirzâ Cân-ı Cânân’a haber gönderip, şöyle dedi. “Allahü teâlâ bize öyle bir mülk verdi ki, hatırlarından her ne geçerse hediye olarak göndeririz, yeter ki istesinler.” Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri bu teklif üzerine şu cevâbı verdi: “Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerimde; “… Onlara şöyle de; dünyânın metâı pek azdır…” (Nisâ-77) buyurarak dünyânın yedi iklimindeki mal ve mülkün az birşey olduğunu bildirdi. Az bir şey olan bu yedi iklimden biri de Hindistan olup, o da senin elinde bulunmaktadır. Bunun kıymeti nedir ki? Büyüklerin himmetinin esâsı ise, ondan uzak durmaktır.”
-devamı var-
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi