-HAYATINDAN KESİTLER-
Çay ve yemek sohbetleri:
-3-
Bir sabah Efendi hazretleri’ne gittim, bahçede yalnız başına oturmuş, taşların üstüne bir hasır sermiş. Hasırın üstünde yoğurtla çay içiyordu. Ekmeği yoğurda batırıyordu, yoğurtlu ekmekle çay içiyordu. Gel sen de, dedi. Beraber yoğurtlu çay içtik.
Efendi hazretleri tek şeker ile açık çay içerlerdi. Ziyâ bey üç, Hâlid bey koyu ve tek şekerli içerlerdi. Efendi bana, kendine de çay dök derdi. Karşılıklı içerdik.
Bir sabah ezanlar henüz olmamıştı, dergâha gittim. Baktım Efendi hazretleri sofrada oturuyor. Çay, ekmek ve Van’dan gelen otlu peynir var. (Efendi hazretleri peynire “piynir” derdi.) Bana, “beraber yiyelim” buyurdular. Peynir ekmek yiyip, çay içtik. Onun tadı hâlâ damaklarımda, unutamıyorum.
Yüzbaşı idim. Sabah kahvaltılarını saat dokuzda işyerinde yapardım. Bir hizmetkâr hanım vardı, o hazırlardı. Bir gün saat tam dokuzda bir telefon geldi. Hizmetkâr hanım beni çağırdı. Telefonda Efendi hazretlerinin sesi… “Saat tam on ikide Aksarayda şuraya gel!” buyurdular. Ben Efendi hazretlerinin sesini işitince iştah felan kalmadı. Artık hesâb etdim, oraya şu kadar zemanda giderim dedim. On dakîka evvel çıkdım. Vaktinde vardım. Bir de bakdım ki Efendi hazretleri orada. Sen kimi geçiyorsun dedim kendi kendime… Ellerini omuzuma koyarak, “Bugün masraflar benden” buyurdular. Hiç böyle söylemek adetleri değildi. Bir kebabçıya girdik. Efendi hazretleri sâhibini tanıyordu. Efendi hazretleri bir buçuk acılı, bir buçuk da acısız kebap söylediler. Benim acılı yemediğimi biliyorlardı. Kebablar geldi. Garson hangisinin acılı hangisinin acısız olduğunu söylemeden Efendi hazretleri birisini alıp kendi önüne koydu, diğerini de benim önüme koydu. Ben tabii kahvaltı da yapmadığım için yemeğin üçde ikisini yemişim. Bakdım Efendi hazretleri dahâ üçde birini ancak yemiş. O sırada Efendi hazretleri benim önümdeki tabağı aldı, kendi önündeki tabağı benim önüme koydu. Eyvâh dedim, ben şimdi nasıl yiyeceğim, dedim. Bir lokma aldım, ağzımın içinde gezdireyim de acısı ağzımın içinde kalsın bari dedim. Bir bakdım ki acıdan eser yok. Yemeğin sonuna kadar hiç acıya tesâdüf etmedim
-devamı var-