Buyurdular ki; MEKTÛBÂT Seyyid Abdülhakim efendi “kuddise sirruh”, (İslam aleminde, İmam-ı Rabbaninin “kuddise sirruh” Mektubatı kadar kıymetli bir kitap daha yazılmamıştır. Allahın kitabından ve Resulullahın hadislerinden sonra, İslam…
35: Seyyid Abdülhakîm Arvâsî “rahmetullahi aleyh”
KABİR ZİYÂRETİ Seyyid Abdülhakim efendi “kuddise sirruh”, (Râbıta-i şerife) kitabında buyuruyor ki: Büyük bir zatın kabrini ziyaret eden kimse, ona râbıta ederse, yani dünya işlerini hiç düşünmeyip, kalbine…
BİR ÜNİVERSİTELİYE CEVÂB-4 Yâhû! İşin yolunda, muvaffakıyyet ve muzafferiyyet yanında olunca (Hep), işlerin aksi, ters olduğu zemânında ise, kaderin cebri altında oyuncak bir (Hiç) diye iddi’â etdiğin o sen,…
BİR ÜNİVERSİTELİYE CEVÂB-3 Doğmadan evvelki, doğduğunuz zemânki hâlinizi düşünüyor musunuz? Üzerinde yatıp kalkdığınız, yiyip içdiğiniz, gezip dolaşdığınız, gülüp oynadığınız, derdlerinize devâ, korkulara, sıcağa, soğuğa, açlığa, susuzluğa, yırtıcı ve zehrli…
BİR ÜNİVERSİTELİYE CEVÂB-2 Siz, adem diyârından, bu varlık âlemine, kendiliğinizden gelmediğiniz gibi, oraya, kendiniz gidemezsiniz. Gördüğünüz gözler, işitdiğiniz kulaklar, duygu edindiğiniz organlar, düşündüğünüz zekâlar, kullandığınız eller ve ayaklar, geçeceğiniz…
BİR ÜNİVERSİTELİYE CEVÂB-1 Abdülhakîm efendinin, İstanbulda, Sultân Selîm Câmi-i şerîfi bağçesindeki, (Medrese tül-mütehassısîn)de tesavvuf müderrisi [Ya’nî, ilâhiyyât fakültesinde, tesavvuf kürsîsi, ordinaryüs profesörü] iken, bir üniversitelinin süâline karşı, yazmış olduğu…
BÜTÜN BUNLARA RAĞMEN Sevdiklerinden biri, bir gün huzûrlarına, Gelerek şu şekilde, bir suâl sordu ona: “Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî mi yüksektir, İmâm-ı Rabbânî mi, merak eder bu fakîr?” …
AMELİYAT OLMADI AMA… Sevdiği kimselerden, Sabri Bey var idi ki, O da şu hâdiseyi, anlatır bizâtihî: Bir gün râhatsızlandım ve gittim hastâneye, Apandisit teşhîsi, kondu muâyenede. Bayram…
Dîni dünyâ çıkarlarına âlet eden yobazlara karşı Eyyûb Sultan, Fâtih, Bâyezîd, Bakırköy, Kadıköy ve Beyoğlu Ağa Câmii kürsîlerindeki konuşmaları, bunların iftirâlarına sebeb oldu. Bunların tahriki ile Eylül 1943’te tutuklanarak İstanbul’dan…
Hâlid Turhan Bey anlatır: Bir gün ziyâretlerine gitmiştim. Kütüphânelerinden bir kitap çekip, bir yerini açıp bana verdiler ve; “Buyurun, okuyun!” buyurdular. Arapça idi. Okumaya çalıştım. Yanlış okuyunca düzeltirlerdi. Bir daha…