Buyurdular ki; Bir kimse nefsine muhâlefet etmeye muvaffak olursa, ameli az da olsa, nefsinin isteklerine boyun eğmemeye muvaffak olduğu için, şükür etmesi lâzımdır. Ebdâllerin makâmını isteyen kimsenin, hâlini değiştirmesi, yani…
Altın Halka
Buyurdular ki; Nefsinizi dâimâ töhmet altında tutunuz ve ona uymayınız. Her kim bunda muvaffak olursa, Allahü teâlâ ona bu işinin mükâfâtını, karşılığını verir. Sâlih amel işlemeye muvaffak olur. Buna tahammül…
Zamânında âlim ve sâlih kimseler ziyâretine gelip, hâlis ve helâl yemek yiyelim diye onun yemeklerini yerlerdi. Her zamân ve her işte sünnet-i seniyyeye uyar ve bilhâssa yemek husûsunda Peygamber efendimize…
Zamânın büyüklerinden Abdülkuddüs hazretleri “rahmetullahi aleyh” şöyle anlatmıştır: Behâeddîn-i Buhârî hazretlerini kabrine koyduk. Gördüm ki, mübârek yüzleri tarafından“Müminin kabri Cennet bahçelerinden bir bahçedir,” hadîs-i şerîfinde buyurulduğu gibi, Cennetten bir kapı,…
Şâh-ı Nakşîbend Behâeddîn-i Buhârî hazretleri “kuddise sirruh” hacda iken, hâcılar Minada kurban kesiyorlardı. “Bizim de kurban kesmemiz lâzım. Fakat biz oğlumuzu kurban edeceğiz,” buyurdu. Talebeleri bu sözde bir hikmet vardır…
Şeyh Ârif-i Dikgerânî, Seyyid Emîr Gilâlin “kuddise sirruh” halîfelerinin büyüklerindendi. O anlatır: Bir gün, Şâh-ı Nakşîbend Behâeddîn-i Buhârî hazretlerini “kuddise sirruh”, Kasır-ı Ârifânda ziyârete gittik. Buhârâya döndüğümüzde, oranın fakîrlerinden bir…
Talebesinden biri şöyle anlatmıştır: Hâce hazretleri bir gün bu fakîrin hânesini şereflendirdi. Çok sevindim. Pazardan bir çuval un aldım, geldim. Şâh-ı Nakşîbend Behâeddîn-i Buhârî hazretleri “kuddise sirruh” unu görünce; “Bu…
Şâh-ı Nakşîbend Behâeddîn-i Buhârî hazretleri “kuddise sirruh”, Buhârânın bir köyüne gitmişti. Şeyh Hüsrev adında bir zâtın evinde misâfir oldu. O akşâm Şeyh Hüsrev, o köyde bulunan bütün âlimleri ve ileri…
Şâh-ı Nakşîbend Behâeddîn-i Buhârî hazretleri “kuddise sirruh” bir gün bir beldeye gidiyorlar idi. Yolları bir akarsuya rastladı. Yanında bulunan talebelerinden Emîr Hüseyine; “Kendini bu suya at,” buyurdu. Dahâ böyle der…
Talebelerinden Emîr Hüseyin de şöyle anlatmıştır:”Benim evim Kasır-ı Ârifânda idi. Yirmi yaşına kadar çiftçilik ile uğraştım. Namâzdan ve niyâzdan uzak idim. Yiyip içip yatmaktan başka işim yoktu. Tam gençlik cehâleti…