Enver abim buyurdular ki;
Yıllardan beri işittiğimiz nasihat ve Mektûbâtta çok geçen bir nasihatte; kendinize iyi arkadaş seçin, kötü insanlardan sakının. Kötü arkadaştan kaçın. İyi arkadaşla arkadaşlık yapmak, kötü insanlardan sakınmak bu dinin temelidir buyuruyor İmam-ı Rabbani Hazretleri. İşin esası budur. Siz istediğiniz kadar iyi olun, arkadaşınız kötüyse birgün bozulursunuz. Siz istediğiniz kadar kötü olun, arkadaşınız iyi ise birgün iyi olursunuz. Hatta Efendi Hazretleri rahmetli Münir amca’ya termos verirmiş. Bardağını, şekerini, çayını, iş yerine gidinceye kadar yanına al götür buyururlarmış. Efendi hazretlerine sormuşlar, niye veriyorsunuz böyle çayı, bardağı, şekeri beraberinde Münir efendiye. Efendi Hazretleri buyurmuşlar ki; Münir çayı çok sever. Yolda çay isterse kahveye gidip de çay içmesin, otursun bir köşeye bu çayı içsin. Çünki kahvede kötü bir insana, kötü bir arkadaşa rastlar, bozulur gider buyurmuş. Bu kadar zor, bu kadar fena, kötü arkadaşla beraber olmak. O kadar zor yani. Peki, kötü arkadaşın en kötüsü kim. En kötüsü bid’at ehli. Onun nemazı niyazı bizi kandırır, aldatır. Eyvah deriz, bu ne kadar mübarek, bizden daha müsliman. Halbuki bid’at ehlidir. Mahveder bizi. Bid’atlerin içinde en kötüsü de; itikadda bozukluktur. Ehl-i Sünnet vel Cemaat itikadında değilse, mezhebsizse, daha fenadır. Çünki onun takvâsı bizi şaşırtır. Üç büyük şeytandan; şeytan, nefs (İslâmiyet nefse karşı olmak için gönderilmiştir), üçüncü düşman da kötü arkadaş. Bu üç düşmandan kendini koruyan, Allahın dostu olacağına hiç şüphesi olmasın. Çünki bütün tasavvuf bu. Bütün ibâdetten maksat bu.