Huzurpınarı ailesinin muhterem üyelerinin Cum’a gününü tebrik eder, müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.
Allahü tealaya emanet olunuz efendim
ali zeki osmanağaoğlu
Bâzı hatıralar vardır ki, kalblere nakşeder.
O hatıraları hatırlamak, Cennet hayatı yaşamak gibidir…
…………
-geçen haftanın devamı-
Yalova notlarından ….2
Enver abim buyurdular ki;
Her sıkıntıya sebep günah işlemektir. Çaresi pişman olup, istiğfar etmektir.
İstişare etmek nefsi kırar.
Yolda bir mümine rastlarsan önce sen selam ver. Müsafeha edeceksen önce sen elini uzat.
Kırıldığın kimseden önce sen özür dile, öfkelenme.
Dünya sevgisinden kurtulmanın çaresi, çok namaz, oruç ve çok zikir değildir. Tek yolu, ondan kurtulanlarla beraber olmaktır. Böyle mübarek bir zat yoksa, onların kitaplarını okumaktır. Edeble okununca, onların kitaplarından kalplere feyz akar.
Müminin yüzüne bakmak ibadettir.
Hocamıza talebe olmak en büyük rütbemizdir. Zahirde mesleğiniz ne olursa olsun mesleğinizi sakın ön sıraya geçirmeyin.
Bir insanın gönlünde ne yatıyorsa onun alın yazısı odur.
Kim Allahın sevgisine kalbinde sahipse, mutlaka bir mürşide kavuşur, ibadetlere sarılır, hizmetlere koşar. Kim beş vakti kılmak dilerse ona da bu şartları uygun kılar. Kim ne istiyorsa, o şeye kavuşur.
İnsanı şu zamanda helak eden bir huy vardır ki, bu da emir vermektir. Bu, insanın hücrelerinde vardır. Can çıkmadan en son bu çıkacaktır.
Allahü teâlâ insanları parayı sevme hasletinde yaratmıştır. İnsanlar tâbiatleri icabı parayı severler. Bu sevgiden ancak büyükleri sevenler kurtulur. Yani büyüklerin yardımı ile kurtulur.
En çok korktuğum, arkadaşların edep ve tevazuyu terk ederek ehl-i dünya olan insanlar gibi sinirli, kendini beğenmiş, mevkii ve makam havasına girip kendisini birşey zannetmeleridir. Şeklen mütevazı ve edebli gözükmek nefsin hilelerinden birisidir. Büyükler zahire, şekle değil, kalbe bakıyorlar.
Bir mübarek zât buyuruyor ki: Her lezzeti tatdım, din kitabı okumak kadar lezzetlisini göremedim. Zamanımızın insanları, kitap okumazlar. Dolayısıyla, kalb gıdasız kalıyor. Kalbin gıdası din kitabıdır. Kalb gıdasız kalınca zayıf düşüyor. Zayıf düşünce, zamanla küfre kayıyor. Bundan sonra da bunalım başlıyor. İçki, kumar derken dünya hayatı bitiyor, sonra sonsuz Cehenneme.
İki şey çok tehlikelidir. Bir; kendini beğenmek, bir de başkasını beğenmemek. Kendini beğenmek kibir, başkasını beğenmemek ucb. İkisi de birbirinden beter. İnsanların uğrayacağı en büyük felâket, bu iki kötü sıfatla sıfatlanmış olmaktır. Kendini beğenmek, başkasını beğenmemek, kanserden tehlikeli iki büyük hastalıktır.
Gayesi belli olan huzurludur. Belli olmayan huzursuzdur. İşte, batının çöken gençliği… İhtiyaçsızlık azgınlığı doğurur.
Yeni ağaç olmak yerine, büyük çınarın dalı olmalıdır, bölünmemelidir.
Kibir ile küfür arasında çok ince bir zar vardır. Kibir, bir adım ötesi küfür!
Kimde kibir varsa o, ahmak demektir. Kibri ile eksikliğini örtmeye çalışır..
Bir yerde İslama hizmet varsa orada sıkıntı vardır. Eğer sıkıntı olmuyorsa istidrac var demektir.
Dünyayı sevmeyeni, ona düşkün olmayanı Allahü teala sever. İnsanların ellerindekine düşkün olmayanı, insanların ellerindekine göz dikmeyeni de insanlar sever.
Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye’yi okuyan âlim, tatbik eden veli olur.
“Başkaları ne der?” korkusunu atın… Siz, cenab-ı Hakk’ın dediğine bakın!
Eshab-ı kiram aleyhimürrıdvan çok yüksek idiler. Ama hiç birinin ünvanı, rütbesi yoktu!
Bir yerde huzursuzluk, geçimsizlik varsa mutlaka birisi başkasının elindekine, dünyalığına göz diktiği içindir Kimsenin başkasının elindekinde gözü olmasa orada huzur olur.
Allahü teala verdiği nimetlerin sarfedilmesinden hoşlanır!
Büyüklere dil uzatan sonunda sürünür, sonra da aklı gider
Hastalıkta şifa vardır. Hastalık dünya sevgisini kesmektedir. En büyük hastalık ise kalb hastalığıdır, dünya sevgisidir.
Allahü teala parayı kullanmak için yarattı, istif etmek için değil!
Bir kimse islamiyetin emir ve yasaklarına harfiyyen uysa, kıyamette kurtulma ihtimali vardır. Ama bir kimse, bir büyüğü severse kurtulmama ihtimali yoktur
Enver abim bizim başımızda hem abimiz, hem babamız, hem hocamız hem rehberimiz, yol göstericimiz, herşeyimizdi.
Hava gibi, ekmek, su gibi her zaman ihtiyaç duyulan bir insandı.
Hayat onunla güzeldi.
Fî emanillah.