Enver abim buyurdular ki;
Birgün Mübâreklere; Efendim, arkadaşlar sizinle görüşmek istiyorlar, ne cevâb vereyim diye sordum. Buyurdular ki; Ben kitâbların satırları arasındayım. Niye beni görmüyorlar? Dolayısıyla, kimse âhirette, ben Hocamızı görmedim demesin. Mükâtebe, nısf-ı mukaleme gibidir. Okumak, konuşmanın yarısı kadardır. Meselâ, Mübâreklerle bir sâat sohbet etmek isteyen, iki sâat kitâb okusun.
Birisi mektûb yazmış. Efendim, sizi göremiyoruz, sohbetlerimizde bulamıyoruz. Ne günâhımız var? diyor. Sizinle ne zemân sohbet yapacağız? Biz sizi ne zemân dinleyeceğiz? diyor, mektûb yazmış. Mübârekler de bana buyurdular ki; yazın kardeşim, cevâb yazın buyurdular. O zâtın ismi de Yusuf’tu. Hocamız buyurdular ki; Kardeşim Yusuf, siz bizimle sohbet etmek istiyorsunuz, görüşmek istiyorsunuz, ben, dahâ fazla istiyorum. Eğer siz benimle görüşmek istiyorsanız, konuşmak istiyorsanız, sohbet etmek istiyorsanız, ben Se’âdet-i Ebediyye’nin satırları arasındayım. Beni orada görebilirsiniz.
ali zeki osmanağaoğlu