Hocamız geçenlerde çok ağlıyorlardı. Ben ömrümde, Hocamızın bu kadar çok ağladığını görmedim. Hocamıza sordum: “Efendim, sizi bu kadar ağlatan nedir?” Buyurdular ki: “okuduğum bir kitap.” Peki, bu kitapta sizi ağlatacak ne yazıyor, dedim. Kalın bir kitap. Hocamız anlattılar, dinleyin şimdi: Birgün ufak, 8 yaşlarında bir çocuk, yolda karşıdan karşıya geçecekmiş. Bakmış yan taraftan yaşlı bir adam geliyor. Saçı sakalı beyazlamış, pîr-i fani bir ihtiyar. Çocuk durmuş; buyurun demiş. Yaşlı adam da “buyur oğlum, yol senindir geç” deyince çocuk, “Olur mu, edebe sığar mı, İslâmla bağdaşır mı, önce sizin geçmeniz lâzım” demiş. Bunun üzerine yaşlı adam çocuğa bakmış ve gözlerini yummuş. Ve ne olmuşsa o zaman olmuş. Çocuğun her tarafı nûrla dolmuş. Çocukta bir nûr ve etrafa yayıyor. Hocası çocuğa soru soruyor, o, aşktan bahsediyor. İlâhî aşktan, Allah aşkından. Çocuk nereden bilirdi ki, edeple hürmet ettiği, yol verdiği zâtın büyük bir zât olduğunu. Zaten çocuk ma’nevî hâllere dayanamayarak 20 gün kadar sonra vefât ediyor. Bunun üzerine hocası, öğrencisi için kitap yazıyor. İşte Hocamız bu kitabı okuyup ağlıyorlar. Hocamız da Allah aşığı olduğundan, bu kitabı okuyup ağlıyorlar.
ali zeki osmanağaoğlu