Enver abim buyurdular ki;
İnsanlar rızkı aradıkları gibi rızık da insanları arar. Ve bu, tayin edilen zamanda ve mekanda vâki olur. Biz cenab-ı Hakka ne kadar hamd edelim ki, böyle bir helal sofra başında bulunuyoruz. Dinimizde her şeyin bir helali, bir haramı var. Dolayısıyla, kalbinden haram arzu edenlere cenab-ı Hak haramdan, helal rızık taleb edenlere cenab-ı Hak helalinden nasib eder. İşte akıl, burada işe yarar. Allahü teala aklı; hayırlıyı, şerliyi ayırmak için bize vermiştir. Ve akıllı olmanın alameti, öldükten sonrası için hazırlanmaktır ki, dünyanın ne kadar fani olduğunu, her gün, her dakika yaşıyarak görüyoruz. Dün bitti; ömrümüz bitti, bugüne kadar! Bu biten ömürler, acı tatlı günler hepsi bitti. Elemli günler bitti, sevinçli günler bitti ama muamele bitmedi. İbadet, günah, kul hakkı ne varsa bunlar kayda geçti, zapta geçti. Dolayısıyla, imkan ve fırsat vardır, o da ölmeden evvel Allahü tealaya dönmek ve tövbe etmektir. Bu ümmete mahsus olmak üzere, âşikare, ahirete ait hakikatler görüldüğü anda bile tövbe etmek imkanı varsa, tövbe etse, cenab-ı Hak yine kabul eder. Bu, bu ümmetin hususiyyetlerindendir. İman etse, imanı kabul değil ama tövbe etse Allahü teala kabul ve afv eder. Şimdi Ehl-i sünnet itikadında olmak, haram içinde olmamak, helal rızıkla beslenmek, Rabbimizin razı olduğu ibadetleri yapmak, cenab-ı Hak tarafından kullarına, bize, çok ama çok müstesna nimetlerdir.