Enver abim buyurdular ki;
Namaz, namaz, namaz, bütün ibadetler varsa, hac, oruç, zekat, ne varsa, hepsinin gayesi namaz. Çünki, namazdan hatta secdeden, cenab-ı Hakka daha yakın yer yok. İlla namaz… Allahü teala bir kulunu severse ona iki şey verir. Bir tanesi, ona sevdiği bir kulunu tanıtır, nasıl Eshab-ı kiram Peygamber efendimizi ”sallallahü aleyhi ve sellem” tanıdı ise ve Eshab-ı kiram oldu ise; bu fitne zamanında da, ahir zamanda da Allahü tealanın sevdiği bir kulunu tanımak, saadet alametlerindendir. Tanımak deniliyor, görmek değil. Görmek kafi gelse idi, Peygamber efendimizi görenlerin hepsi mübarek olurdu. Eshab-ı kiram olurdu. Müşrikler gördükleri halde inanmadılar. Allahü teala bir kulunu severse, ona ikinci olarak hayırlı bir iş nasib eder. Bugün, dünyada en hayırlı iş; ihlaslı olmaktır, az veya çok…
Bazen kalbden geçen bir niyet icra edilmez, o niyetin sevabı, icra edilenden daha fazla verilir. İcra edilmeden, o iş yapılmadan kalbden geçen niyete Allahü teala çok sevap verir. Çünki, o işi yaparken gurur, kibir olabilir. Niyet saftır. Bunu Allahtan başkası bilmez. Bütün büyüklerimiz, bütün evliyalar; her namazdan sonra dua ederlemiş ” Ya Rabbi, niyetlerimizi ıslah eyle, yani halis niyet etmemizi nasib eyle.” diye dua ederlermiş.
ali zeki osmanağaoğlu