Enver abim buyurdular ki;
İmam-ı Rabbani hazretleri “kuddise sirruh” buyuruyorlar ki; bir müminin başına bir taş gelse, başı yarılsa, o taşı alıp da, sen neden benim başımı yardın, sen neden bana bunu yaptın diye taşa bir şey söyler mi? Ne yapar? Taşı kim attı ona bakar. İnsanlar da birer taştır, buyuruyor. Elbette Allahü teala, insanlar eliyle insanlara bir şeyler yaptırır. O halde, size bir musibet geldiği zaman, o taşa bir şey demeyin, o insana bir şey söylemeyin. Benim başıma bu iş geldi, acaba Rabbime karşı ne suç işledim ki, Allahü teala bu kulunu bana musallat etti, deyin. Evet, onun için kötü bir şey, o çok günaha girdi ama esas onu gönderen yüce Allah. O hissi veren, o gücü veren, o kuvveti veren, o imkanı veren O. Onun için mümin, başına ne gelirse gelsin istiğfar etmelidir. Tam İlmihal’de; her derde çare, her hastalığa ilaç, her sıkıntıya ilaç, istiğfardır buyuruluyor.
Allahü teâlânın bir zâtı var, bir de sıfatları var. Zâtı iki şeye düşman. Onu hiç kimse düzeltemez, yani o hiç geri gitmez. Zâtı karar verdi mi, biter o iş. Biri kibir ve inat, ikincisi ise şirk. Bunun ikisine de cenâb-ı Hakkın zâtı düşman olduğu için, bunlar yanar. Bunu ancak ateşle düzeltir. Ama şunu yapmış, bunu yapmış, bir sürü günaha girmiş, ona Allahü teâlânın sıfatları düşmandır. Zâtı, sıfatlarını aşmıştır ve onları zâtı affedebilir. Fakat şirk varsa, kibir varsa, o her haliyle belli olur zaten, onu ancak ateş temizler.
ali zeki osmanağaoğlu