Enver abim buyurdular ki;
Cenab-ı Peygamber ‘aleyhissalatü vesselam’ buyuruyor ki; Ed-dünya mezraatül ahire. Bu dünya, zevk-sefa yeri, yaşamak yeri değildir. Bu dünyada tohum ekmek zamanıdır. Elindeki bütün imkanlarınla, maddi, manevi veya bedeni olarak, mutlaka tohum ekmek zorundasın. O da, hem dini öğreneceksin, hem de öğreteceksin. Ben bilmiyorum, dersen; sen de postacı ol. Mektupları dağıt. Piyasada mektup mu yok? Hakikat Kitapevine git, istediğin kadar… Bu sorumluluktan kurtulursun. Çünki, eğer bir yerde Allahü tealanın dinine hizmet varsa, her mü’minin buna iştirak etmesi farzdır. Farz demek, Allahü tealanın emri demektir. Mübarek Hocamız buyurdular ki; O da üç şekilde olur. Bir, bedenen olur. Fiilen gidersin, katılırsın. İki, mâlen olur. Ben yapamıyorum; ama dedemin, babamın ruhu için, şu kadar da benim hizmetim olsun, diyebilirsin. Veya o da yok, açar ellerini dua edersin. Ya Rabbi, ben bunlardan mahrumum, böyle imkanlarım da yok; ama sen bunlara yardım eyle, sen bunları mahcup eyleme, muvaffak eyle, diye dua edersin. Yine iştirak etmiş olursun. Çünki, network gibi bir online sistemine girmiş oluyorsun. Nitekim, Yusuf ‘aleyhisselam’ o güzelliğiyle birlikte köle olarak satılırken, bir ihtiyar anne boynuna birkaç tane ip koymuş, satın almaya gitmiş. Nereye gidiyorsun, demişler, Yusuf ‘aleyhisselam’ı satın almaya gidiyorum, demiş. Devlet başkanları, padişahlar bu köleyi satın almak için, çok kıymetli diye, deste ile para getiriyorlar. Sen bu iple mi alacaksın, demişler. Yok evladım, ismimi yazdıracağım. Ben de biliyorum ki, bin kişi satın almak istese de, bir kişiye gidecek. Ama isim isimdir. Onu almak için gelenler Cennete giderken, beni de götürürler, demiş. İsmimizi mutlaka yazdırmamız lazımdır. Çünki, ahirette o isimle çağıracaklar. Arkadaşlara her zaman söylüyoruz, karıncaya, niye su taşıyorsun? Koca ateşi söndüremezsin, demişler. Biliyorum. Tarafımı belli ediyorum. Ben ateşi söndürenler tarafındanım. Ateşin büyümesini isteyenler, öbür tarafta, demiş…
ali zeki osmanağaoğlu