Enver abim buyurdular ki;
Efendim, bayramın tabii çok manaları var. Evvela, insan yaratıldığımıza mı bayram edelim, eli ayağı düzgün yaratıldığımıza mı bayram edelim, Allahü teala bizi böyle bir islam memleketinde yarattığı için mi bayram edelim, seksen bin itikadın kol gezdiği bir dönemde, Ehl-i sünnet vel cemaat itikadını bize nasip ettiği için mi, O seçtiği için mi bayram yapalım. Allahü teala; Hocamızı, böyle bir Mübarek zatı, bir sevgili kulunu tanıttığı için, kitaplarına kavuşturduğu için, binlerce evliyanın, İslam âliminin mübarek sözlerinden toplanmış, bal gibi birçok çiçeklerden toplanmış, bal gibi hazırlanmış olan Tam İlmihal olsun, Mektûbat olsun, diğer kitaplar olsun, bunları görmek, tanımak, kavuşmak nimetlerine mi bayram edelim…
İmam-ı Rabbani hazretleri, Mektûbat’ta net olarak buyuruyorlar ki; Eğer Allahü teala bir kuluna sevdiği bir kulunu tanıştırırsa ona her şeyi vermiştir. İman da ona aittir, madde de ona aittir, her şey ona aittir. Bu, Eshab-ı kiramın cenab-ı Peygamberi “aleyhissalatü vesselam” tanıması gibidir. Vallahi büyük nimet… Çünki, seçmek hakkı bize ait değildir. Biz, çarşı pazardan bir şey seçebiliriz. Ama seçilmek ancak cenab-ı Hakka aittir. Düşünün ki, Allahü teala milyarlarca insan içerisinden seni, beni, onu seçti, dedi ki; İşte bu benim sevgili kulumdur. Siz bunu tanırsanız Cennete gidersiniz. Ne saadet! Yani, bunun için bayram edilse azdır. Onun için arkadaşlar; ışığa kavuşan, artık karanlıklarda dolaşmasın. Çünki, bu ışık çok kıymetli bir ışıktır. Eğer bunun kıymeti bilinmezse yavaş yavaş elden kaybolur, gider. Sonra da başını taştan taşa vurur. Bu ışığın kıymeti, değeri, ölçülemeyecek kadar değerlidir. İnsan, elini birkaç saniye ateşe tutsun, o zaman Hocamızın kıymetini anlar. Ama görmek ile tanımak bir değildir…
ali zeki osmanağaoğlu