Enver abim buyurdular ki;
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyorlar ki; Bir mümin iman ediyor, namaz kılıyor. Nefsi küfür içerisinde yani nefsi kafir, kalbi mümin. İşte insan budur. İçinde hem kafir, hem Müslüman var. Herkesin kendine uygun arkadaş aradığı gibi, nefis de kendine uygun arkadaş arar, insanın ruhu da kendine uygun arkadaş arar. Bizim oralarda derler ki; Arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. Nefsin esiri olan; nefsin hoşlandığı haramlarla, insanlarla, kişilerle dostluk kurar, ahbaplık kurar. Onunla beraber Cehenneme gider. Veya ruhuna göre arkadaş bulur, Müslüman ile arkadaş olur, onunla beraber haşr olur. İnsanın içinde Allah’a isyan eden bir nefis var. İnsanın içinde Allah bir, Muhammed “aleyhisselam” hak diyen bir kalbimiz, ruhumuz var. Bunların ikisi de canlıdır, gıdaları da vardır. Nefsi de beslemek, ruhu da beslemek lazım. İşte, ruhun gıdası helal, nefsin zehri helal. Ona helal zehir gibidir, ruha şifadır. Onun için, helal lokma yiyen, helal iş yapan, helal ile meşgul olan hiç nefsine esir olamaz. Mübarekler “rahmetullahi aleyh” buyurdular ki; Efendim, helal lokma, helal rızık yiyince, nefis debelenir buyurdular. Ben haram istiyorum der. Doyduktan sonra yemek haramdır, nefis bunu bekler. Nefse direnmek, cihadda en büyük cihad. Onun için, Kuran-ı kerim okumak, namaz kılmak hepsi ruha birer şifa. Haramlarla uğraşmak ve kötü insanlar ile beraber olmak, o da nefse kuvvet verir.
ali zeki osmanağaoğlu