Enver abim buyurdular ki;
Herkesin ideali, dünyâda bile bir rahata kavuşmak, rahat bir iş bulmak, iyi bir hanımla evlenmek, iyi çocuk sahibi olmak, huzurlu olmak değil midir? Bütün bunlara kavuşsanız, boğazda yalınız olsa, villanız olsa, bırakacaksınız en azından. Daimi değil… Hastalıktan da kurtulamazsınız. Mutlaka bir aksilik sizi bulur. Neresinden bakarsanız gene sıkıntı. Cennette bunlar yok ki. Hastalık yok, huzursuzluk yok, geçimsizlik yok, fakirlik yok… Ne var? Refah var, zevk var, muhabbet var, sohbet var. Öyle sıcaklık da yok. Serinlik var. Ne güzellik düşünebiliyorsanız hepsi orada var. Zamanı! O da belli değil. Belki biraz sonra diyorum, belki beş sene sonra, belki on sene sonra. Neyse, netice itibariyle sonunda orası var. Müjdeler olsun, imanı olanlara ve ibâdetlerini İhlâsla yapanlara… Yazıklar olsun, üç paralık dünyâyı, üç-beş kuruşu, üç beş mevkii, üç beş rütbeyi, bu Cennetle değiştirenlere. Çok yazık… Vallahi çok yazık. Yani, duvarların içini altınla doldursalar ne yapacaksın. Yenmez, içilmez. Üstelik hergün korkacaksın. Ha hırsız geldi, ha öldürdüler, ha çaldılar. Olmaması daha iyi. Hiç olmaz ise huzurumuz var. Git o zenginlere sen sor, ne sıkıntı içerisinde yaşıyorlar. Her an ölmek korkusu veya bir başkasına bırakmak endişesi içerisindeler. Cennette bu, kalıcı olacak, sonsuz olacak. Velhasıl, gözümüzü açıp kapayıncaya kadar bu ömür bitecek.
ali zeki osmanağaoğlu