1998 senesinde, Enver abimler, Hocamız da dahil, ailece 8 ay kadar Yalova’da kaldılar. Orada evi olan, Enver abilere komşu olan arkadaşlar da orada kaldılar. İstanbul’a işlerimize hergün Yalova’dan gelip gittik. O günlerde, öyle güzel, öyle tatlı zaman yaşadık ki, hatırlamak bile ayrı bir zevk veriyor. Hergün sabah namazına Enver abim mescide gelirler, hep beraber cemaatle namaz kılınırdı. Sonra biz vapura yetişmek için alelacele yola koyulurduk. Akşama da heyecanla gene geriye dönerdik, çünki akşam namazına yetişip, namazdan sonra da bazan yemek, bazan çay için, bir abinin evine teşrif ederler, mescidde kimler varsa hepsi oraya davetli olurdu. Yemek bahane, maksat Enver abimin sohbeti idi. Öyle neşeli ve öyle tatlı sohbetler olurdu ki, dünyada bir benzerini bulmak mümkün değildi. Bu bakımdan biz çok şanslı insanlardık. Bizler, hergün evine Enver abileri davet etmek için sıraya girerdik. Enver abiler de, davet eden hiçkimseyi kırmayıp, kabul ederlerdi. Her akşam bir arkadaşımızın evinde olurduk. Sonra hep beraber yatsı namazına gidilirdi. O sene çok bereketli özel zamanlar yaşadık.
O gün Enver abim buyurdular ki;
Resulullah efendimiz” aleyhissalatü vesselam” buyurdular ki; “Dünya, uykudaki bir kimsenin rüyasıdır. İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar. Ahiret, ebedî hayattır. Cennet, dünyanın karşılığıdır”… Dünyayı terk edene, bırakana, oranın ebedi nimeti verilecektir. Yani, dünyayı sahiplenmeyen, dünya malını sahiplenmeyen, onun bir karanlık olduğuna, emanet olduğuna iman eden için Allahü teala, kalıcı olanı verecektir. Cehennem de dünyanın karşılığıdır; dünyayı isteyip, ahireti unutana verilir, oradan ebediyen ayrılamaz. Bu, bir tercih meselesidir. Ahireti tercih edene Allahü teala Cenneti verecektir, dünyayı tercih edene Cehennemi verecektir. Resullullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimize, bugünün en hayırlısı kimdir denildiğinde; “Dünyada Allaha itaat eden ve ömrünü o yönde bitirendir” buyurdu. Yine buyuruluyor ki, “Eğer bir şey mutlaka olacaksa siz onu olmuş bilin”. Ahirete giden herkes bir pişmanlık duyacaktır, dünya için kanaat olur, ahiret için kanaat olmaz. Dünya için tevekkül olur, ahiret için tevekkül olmaz. Dünyada pişmanlık nimettir, fakat ahiretde pişmanlık felakettir. Kabrden birisi çıkıp dünyaya gelebilse, herhalde vaktini bir an boş geçiremez, hep ahireti için çalışır, günah işlemez, kalb kırmaz. Ölüm dehşetli birşeydir. Kabir, herkesin mutlaka gideceği, bazıları için Cennet bahcesi olan, bazıları için ise Cehennem çukuru olan korkunç bir gerçektir. İnsanlar oraya gidince başına neler geleceğini, nelerle karşılaşacağını dinimiz bildiriyor. Allah’a ve Peygamberine iman etmeyenler, din-i islamı kabul etmeyenler, Cehennemde feryat edecektir. Ya Rabbi, bizi tekrar dünyaya gönder, hiç günah işlemeyeceğiz, hep ibadet edeceğiz diyecekler. Onlara; zaten oradan geldin ya,.. denilecektir. Bu dinin temeli öğrenmek ve öğretmekdir. Allahü teala hiçbirşeyi gayesiz ve hikmetsiz yaratmamıştır. Herşeyin bir hikmeti, gayesi vardır. İnsanın bile yaşarken bir gayesi, maksadı vardır. Rabbimizin her yarattığında bir hikmet vardır. Allahü teala insanı maksadsız, gayesiz yaratmış olamaz. Sizi bir gaye için yarattım, buyuruyor. İnsanın yaradılış gayesi, bu üçbeş günlük dünya olamaz..”Ben sizi ibadet için yarattım” buyuruyor. İbadet; Rabbimizi tanımak, Onun büyüklüğünü anlamak, içimizde çok kötü bir nefsimizin olduğunun farkına varmaktır. Kendini tanımak ne kadar artarsa Allahü tealanın büyüklüğü o kadar anlaşılır. İnsan kendini beğenirse müslümanları beğenmez, islamiyeti beğenmez, sonunda şirke kadar gider. Dînimizi öğrenmek ve öğretmek herkese farzdır. Bizden evvelkiler bize öğretmek için uğraşmasalardı, bu gayreti göstermeselerdi, bugün biz müslüman olamazdık. Bizde bizden sonrakilere temiz bir şekilde ulaştırmalıyız, üzerimizdeki emanet çok büyüktür.
– devamı haftaya –
Fi emanillah