Enver abiler buyurdular ki;
Unutmayın ki, nasihatler kullanılması icap edenlerdendir. İlaçlar rafta durduğu müddetçe, insan bundan faydalanamaz, istifade edemez. Fayda elde edemez. Silahlanmış bir vatandaş, ormanda vahşi hayvanların hücumuna uğradığı zaman o silahları kullanmazsa, kullanamazsa, o vahşi hayvanlar paramparça ederler. Dolayısıyla, ilim çok kıymetlidir, amel şartıyla. Yani, silahları kullanmak şartıyla. O da iki şekilde olacaktır. Ya nefsine, keyfine, ya da Rabbimizin rızasına uygun olacaktır. Rabbimizin rızasına uygun olması, ihlas demektir. Nefsine uygun olması, felaket demektir. İnsanlar seadet ve felaket arasında böyle gidip geliyorlar. Ahirette iki yer vardır, ya bu, ya bu. Üçüncü bir yer yoktur. Onun için, lütfen yaptığımız işlerde kendimizi haklı görmeyelim. Haksızlığı kabul ettikten sonra, bir gün haklı olabiliriz. Ama haklılığımızı kabul edersek, haksız olabiliriz. Kabre girdiğin zaman orada her şey değişir. Asıl hayat, orada başlıyor. Lütfen, karıncadan, her şeyden, herkesten helallik dilemeye, üzerimizde hakkı olanlara elimizden geldiği kadar yalvarmaya, haklarını helal ettirmeye çalışın. Tabii evvela Enver abiye haklarınızı helal edin. Sıra bende, Allahü teala her şeyi görüyor ve biliyor. Eğer olmuşsa, anamın ak sütü gibi helal olsun. Arkadaşlar şundan çok emin olsunlar, iş dönüp dolaşıp bize intikal ederse, bizden yana ferah. Hiç kimsenin bundan dolayı en ufak, zerre kadar ayağına diken batmasın. Bundan rahat edebilirsiniz. Ama unutmayın ki, ayrıca dört şeyden hesap sorulacaktır. Parayı nereden kazandın, nereye harcadın. Ömrünü nerede harcadın? Bunlar emanet. Bedenini nerede eskittin? Allahü teala sana şu veya bu şekilde bir ilim nasip etmişse, imanı, ahlakı, dini öğrenmişsen, bunu ne yaptın? Toprağa mı gömdün, yoksa bir yerlerde anlattın mı? Bir kitap verebildin mi? Başkalarının istifadesine sunabildin mi? Onun için, lütfen, biz rastgele dünyaya gelmedik. Rastgele bir maksatla dünyaya gelmedik. Bir gaye var, bir maksat, bir hedef var. O maksada, o hedefe doğru adım adım, hep beraber gidiyoruz. Bir zaman gelecek ki, şu önümde duranlardan hiç kimse kalmayacak. Altmış-yetmiş sene sonra başka bir yerde inşallah hepimiz eksiksiz firesiz yine buluşuruz.