Huzurpınarı ailesinin muhterem üyelerinin Cum’a gününü tebrik eder, müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.
Allahü tealaya emanet olunuz efendim
ali zeki osmanağaoğlu
Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer….
Bâzı hatıralar vardır ki, kalblere nakşeder.
O hatıraları hatırlamak, Cennet hayatı yaşamak gibidir…
………….
Enver abim bizim başımızda hem abimiz, hem babamız, hem hocamız hem rehberimiz, yol göstericimiz, herşeyimizdi. Hava gibi, ekmek, su gibi her zaman ihtiyaç duyulan bir insandı. Talebelerini öyle severdi ki; şefkatle, merhametle hayata hazırlardı. Dinimize hizmet etmenin ehemmiyetini anlatırken, nasıl hizmet edileceğini de anlatırlardı. Sevdiklerinin biraraya toplanmalarını, kitap okumalarını teşvik ederlerdi. Birbirleriyle iyi geçinmelerini, birbirlerini çok sevmelerini anlatırlardı. Biraraya gelen talebelerini arada bir davet ederler, gelin size bir de ben sohbet edeyim derlerdi. Birgün Huzur Pınarına hizmet eden arkadaşlarımızı davet edip buyurdu ki;
Bir çok insanın hakikati görememesinin sebebi gözüdür. Gözüne inanan, mübarek bir zatın kıyafetine, mesleğine bakarak yanılır, O’nu dinlemez ve istifade edemez. Başdaki göze değil, kalbdeki göze tâbi olmak lazımdır. Kalbdeki göz, doğruyu-yanlışı ayırır, kimin sevilip kimin sevilmeyeceğini bilir. Hakkı hak, bâtılı bâtıl bilir. Hiç kimsenin mesleğine veya kıyafetine bakarak karar verilmez, işin kaynağına bakılır, naklettiği bilgiyi nereden aldığına bakılır. Bedenin gıdasını iyi seçtiğimiz gibi, ruhun gıdasını da iyi seçmeğe mecburuz. Bedene bozuk gıda alan dünyasını yıkar, fakat ruhuna bozuk gıda alan, ahiretini mahveder. Pis borudan şifa gelmez. Suyun kaynağı da, geçtiği yolu da temiz olmalıdır. Peygamber efendimize “aleyhissalatü vesselam”, Ebu Bekr’in “radıyallahü anh” gözü ile bakanlarla, ebu cehlin gözü ile bakanlar elbette farklıdır. Eğer insan bu zatlara, bu gözle bakarsa kör olur. Eğer, mübarek bir zat diye bakarsa kalb gözü açılır. Eğer Allahü teala bir kuluna hidayet nasip etmişse, ona Ehl-i sünnet itikadını vermişse, ona sevgili bir kulunu tanıtmışsa, o, bu gözle olmaz. Bu, kalp gözü ile olur. Böyleyse, kalp gözü açılmıştır. Kalp gözü, hakkı batıldan ayırmak içindir, uçmak-uçurmak için değildir. Bunu iyi anlamak lazım. En zor iş, hakkı batıldan ayırmaktır. Peygamber efendimizin de duası var, “aleyhissalatü vesselam”, “Ya Rabbi, bana hakkı hak, batılı batıl göster.” buyuruyor. Bir kişi, hakka batıl diye saldırırsa, batıla hak diye sarılırsa mahvolur. Peygamber efendimiz, ümmetim yetmişüç fırkaya ayrılacak, yetmişikisi bozulacak ancak biri doğru yolda kalacak buyurmuşlardır. Bu yetmiş iki fırka, Cehennem ateşine girecektir, itikad bozukluğu olduğu için Cehenneme gidecektir. Ateş, bu pisliğin temizlenmesi içindir, fakat Peygamber efendimiz ümmetim dediği için, bunlar daha sonra Cennete girecektir. Kimsenin, tek başına doğruyu bulması mümkün değildir… Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından satır satır seçilmiş, onbinlerce çiçekten toplanan bal gibi olan Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye gibi kitabları okumalıdır ki, kitab mühim bir arkadaştır, iyi seçmek lazımdır. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitablarını bulanlar, bu büyükleri sevmeğe başlar. Dünyada ve ahiretde Onlarla beraber olmak isterler, onlar gibi yaşamak isterler.
Enver abiler bizim başımızda hem abimiz, hem babamız, hem hocamız hem rehberimiz, yol göstericimiz, herşeyimizdi.
Hava gibi, ekmek, su gibi her zaman ihtiyaç duyulan bir insandı.
Onun gibi biri gelmesi, yerinin doldurulması mümkün değildir.
Hayat onunla güzeldi.
Fî emanillah.