Enver abiler buyurdular ki;
Birgün Peygamber efendimiz ‘sallallahü aleyhi ve sellem’ Eshab-ı kiramla beraber otururlarken, birisi orada misafirmiş. Melekler gelmiş, başta Peygamber efendimiz olmak üzere, hepsine su döküp, abdest aldırmışlar. Buna gelince, yüzüne bile bakmamışlar ve gitmişler. Peygamberimize gelmiş, ya Resulallah, ben de müslümanım, ben de senin ümmetindenim. Elime döksünler diye su istedim, bırakıp gittiler, demiş. Sen kimsin, buyurmuşlar. Aman efendim, ben filan oğlu filanım, demiş. Ben seni tanımıyorum. Günde kaç defa bana salevat-ı şerife getiriyorsun ki, ben seni tanıyayım. Benimle ne irtibat kuruyorsun, buyurmuşlar.
Birgün Resulullah efendimizin “aleyhissalatü vesselam” huzuruna iki şahitle bir yahudi gelmiş. Ya Muhammed, ‘aleyhissalatü vesselam’ senin ümmetinden filan kişi gece geldi, ahırdan devemi çaldı. Şimdi deve onda, demiş. Deveyle beraber çağırın, buyurmuşlar. Deveyle beraber gelmiş. Yahudiye, şahidin var mı, buyurmuşlar. İki şahit var, demiş. Bizim dinimizde itiraf ve şahit çok önemlidir. Şahitlere, bu develer kime aitti, buyurmuşlar. Efendim, yahudinin demişler. Müslümana dönmüş, bu gece ahıra girip bu deveyi çaldın mı, buyurmuşlar. Efendim, vallahi billahi yapmadım. Aklımdan bile geçmez, demiş. Peki şahidin var mı, buyurmuşlar. Ya Resulallah, şahidim yok, demiş. Din hükmüne göre, şahitlerin verdiği bilgiye göre, deve yahudiye aittir fakat hırsızın da cezası verilecektir. Sonra O mübarek zât buyurmuş ki; Ya Rabbi, her gece Peygamberimize ‘aleyhissalatü vesselam’ yatmadan, uyumadan evvel, on salevat-ı şerife okurum. Eğer bu kabul edilmişse, bu deve konuşsun, demiş. Tam hüküm verilirken, deve, ben de konuşabilir miyim, demiş. Deve konuştuğu anda, yahudi titremeğe başlamış. Ya Resulallah, bunlar yalan söylüyorlar. Ben bu müslümanın devesiyim, demiş. Sonra yahudiler kaçmışlar. Bu sefer cenab-ı Peygamber “aleyhissalatü vesselam” buyurmuş ki; Bana günde on defa salevat-ı şerife getireni, Allahü teala dünyada bu sıkıntıdan kurtardığı gibi, ahirette de inşallah daha büyük sıkıntılardan kurtarır.
Birgün Resulullah efendimizin “aleyhissalatü vesselam” huzuruna iki şahitle bir yahudi gelmiş. Ya Muhammed, ‘aleyhissalatü vesselam’ senin ümmetinden filan kişi gece geldi, ahırdan devemi çaldı. Şimdi deve onda, demiş. Deveyle beraber çağırın, buyurmuşlar. Deveyle beraber gelmiş. Yahudiye, şahidin var mı, buyurmuşlar. İki şahit var, demiş. Bizim dinimizde itiraf ve şahit çok önemlidir. Şahitlere, bu develer kime aitti, buyurmuşlar. Efendim, yahudinin demişler. Müslümana dönmüş, bu gece ahıra girip bu deveyi çaldın mı, buyurmuşlar. Efendim, vallahi billahi yapmadım. Aklımdan bile geçmez, demiş. Peki şahidin var mı, buyurmuşlar. Ya Resulallah, şahidim yok, demiş. Din hükmüne göre, şahitlerin verdiği bilgiye göre, deve yahudiye aittir fakat hırsızın da cezası verilecektir. Sonra O mübarek zât buyurmuş ki; Ya Rabbi, her gece Peygamberimize ‘aleyhissalatü vesselam’ yatmadan, uyumadan evvel, on salevat-ı şerife okurum. Eğer bu kabul edilmişse, bu deve konuşsun, demiş. Tam hüküm verilirken, deve, ben de konuşabilir miyim, demiş. Deve konuştuğu anda, yahudi titremeğe başlamış. Ya Resulallah, bunlar yalan söylüyorlar. Ben bu müslümanın devesiyim, demiş. Sonra yahudiler kaçmışlar. Bu sefer cenab-ı Peygamber “aleyhissalatü vesselam” buyurmuş ki; Bana günde on defa salevat-ı şerife getireni, Allahü teala dünyada bu sıkıntıdan kurtardığı gibi, ahirette de inşallah daha büyük sıkıntılardan kurtarır.