Enver abiler buyurdular ki;
Ne olur, dünyayı terk edelim, ahirete yönelelim. Ahirete yönelip, ahirete endeksli olarak işlerimizi ayarlayalım. Çünki, bu dünya sahtedir, yalandır. Peygamberimiz ‘aleyhissalatü vesselam’ buyuruyorlar ki; Bu dünya mel’undur, bu dünyada Allah için yapılmayan her şey de mel’undur. Mel’un demek, seni Allahtan uzaklaştıran şey, demektir. Bir başka hadis-i şerif de var. Bu dünya çöplüktür, talipleri köpektir. Bir hadis-i şerif daha var. Hubbu dünya re’su külli hatiyetin. Dünya muhabbeti, servet, şöhret, meth edilmek, aman beni kötülemesinler gibi sahtekarlıklar o kadar kötüdür ki, dünyada hiçbir günah bunun kadar büyük olamaz. Ama hiç! Çünki Mübarekler buyurdular ki; Kül kelimesi, yalnız kullanılırsa, tamamı demektir. Aklımıza gelebilecek ne cins haram, ne cins felaket varsa, dünya muhabbeti hepsini ezip geçer. Peki biz neyi seveceğiz? Her şeyi seveceğiz. Bunlar, sevgiye engel değildir. Ama niçin? Çünki, kabre girdiğin zaman ilk sual, niçindir. Namaz kıldın, niçin? Ticaret yaptın, niye? Oğlunu okuttun, niçin? Ya Allah için veyahut da şu için, bu için. Kül kelimesi, kendisinden sonraki kelimeye birleşirse, ona Fransızca liyazon derler, şimdi bağlaç diyorlar, o zaman bir nesnenin hiçbir zerresini zayi etmeksizin, tamamıdır. Ekeltü küllü rumman. Küllü rumman, yedin. Ne yedin? Narın tamamını yedin. Çünki kül kelimesi, nar kelimesine bitişiktir. Eğer ekeltü küllü rummanin dersen, ayırırsan, o her cins narlardan azar azar yemek demektir. Ama her cins. Bu kelimeye göre, dünyada yenmemiş başka cins kalmıyor. İşte dünya muhabbeti, hadis-i şerifte tek başına kullanılmıştır. Her cins günahtan daha büyüktür. Hubbu dünya re’s. Re’s, baş demektir. Dünya sevgisi, her cins günahtan daha büyüktür. Kendini beğenen, mesleğini, işini beğenen.. Kabre girdiğin zaman, yılanlar, köstebekler yediği zaman, gel kurtarsın seni o varlıkların. Hiçbirisi kurtaramaz. Onların hepsi orada yılan olacak. Allah için verilmeyen zekatlar, imkanlar, hepsi karşına dikilecek.