Enver abiler buyurdular ki;
Mısır’da, Kahire’de çok mutlu, çok mübarek bir aile varmış. Birgün kadın kocasına öfkeyle, sen Cehennemliksin, demiş. O da, eğer ben Cehennemliksem, sen de boşsun, demiş. Kadın yandı, adam yandı! Birbirlerini çok seviyorlardı; ama öfkeyle ağzından kaçtı! Çünki, talak ve adağın şakası da ciddidir, ciddisi de ciddidir. Onun için, çok dikkatli olmak lazımdır. Adam ulemaları çağırmış, âlimleri çağırmış, buna bir fetva bulun, demiş. Bitti, demişler. İmam-ı Şafii hazretleri de, onyedi yaşında delikanlıymış, oradan gelirken bunların derdine bakmış, ben buna çare bulurum, demiş. Adama dönmüş, hayattayken sana birisi bir haram teklif edip de, red ettiğin oldu mu? Kabul etmem, Allahtan korkarım dediğin vaki midir, demiş. Çok, demiş. Sen Cennetliksin, demiş, Kur’an-ı kerim okumağa başlamış. Haram teklif edilip de, red edenler Cennetliktir manasında bir şey söylemiş. O şekilde nikah tazelenmiş. Netice: Arşın altında yedi sınıf insan gölgelenecektir. Onlardan bir tanesi de, kendisine bir haram teklif edildiği zaman, yok, Allah muhafaza etsin deyip, vazgeçenlerdir. Sonuç: Her ülkenin bir sınırı vardır. Sınır tecavüzünü kimse kabul etmez. Dinimizin de bir sınırı vardır, o sınıra tecavüz ettiniz mi, hesap sorarlar. Bilhassa, haram çizgisi çok önemlidir. Dinimizde haramdan sakınmak, farzları yapmaktan önce gelir. O kadar mühim ki!