(2011 senesi Temmuz ayının 15’i Berat kandilinde Güzelşehir’de) Enver abiler buyurdular ki;
Mübarekler bir gün buyurdular ki; Efendim, yolumuz diğerlerinin yolundan çok farklıdır. Diğer yollarda olanlar talebelerini alırlar, öğretirler, geliştirirler ve ana caddeye çıkarırlar, bu yolun sonu Cennettir, şimdi haydi yürüyün, derler. O da çalışır, uğraşır, belki bu arada yoldan çıkaranlara rastlar, yan yola düşebilir. Fakat bizim büyüklerimizin yolu böyle değildir. Kendilerini sevenleri tutarlar, onları yoldan götürür, Cennete sokarlar, köşklerine kadar götürür, bizden bu kadar, derler. Dolayısıyla, biz çok şanslıyız. Mübarekler de devamlı, kardeşim, biz çok bahtiyarız, buyururlardı. Mübarekler neden bahtiyar olduğumuzu dört madde halinde anlatırlardı. Bir, Allahü teala bizi insan olarak yaratmış. Mülkün sahibi O’dur. Köpek de, kedi de yaratabilirdi. Nitekim, bir Cuma günü Bayezid-i Bistami hazretleri camiye giderken, yolunun üzerinde uyuz bir köpek yatmış duruyormuş. O zaman yollar darmış. Bayezid-i Bistami hazretleri Şâfiî mezhebinde olduğu için, köpeğe değmesin diye, eteklerini hafifçe yukarı çekmiş. Köpek dönüp fasih bir lisanla, ya Bayezid, dur bir dakika. Seni Bayezid olarak yaratan cenab-ı Allah, beni de köpek olarak yaratmıştır. Mülkün sahibi O’dur. O böyle istedi. O dileseydi, sen şimdi köpek olurdun, ben de Bayezid olurdum. Benden niçin bu kadar çekiniyorsun, demiş. Onun için Mübarekler, bahtiyarız, çünki Allahü teala bizi insan olarak yarattı, buyurmuşlardı. İki, Allahü teala bizi müslüman olarak yarattı. Bütün peygamberlerin halis talebeleri de müslümandır. Üç, Allahü teala bizi Muhammed aleyhisselam’a ümmet yaptı. Zaten şansların en büyüğü de budur. Kâdı Iyad hazretleri var. Şifa kitabının sahibidir. Bir gün buyuruyorlar ki; O kadar sevinçliyim ki, elimi uzatsam sanki yıldızları tutacağım. O kadar hafifim. Sanki bulutların üzerinde yürüyorum. Çünki yerleri gökleri yaratan, hepimizi yoktan var eden, her an bizi varlıkta durduran yüce Allah, beni muhatap kabul ediyor ve bana kulum diyor. Bana emirler veriyor, yasaklar koyuyor. Bundan büyük ne olabilir? Sonra Allahü teala beni Muhammed aleyhisselam’a ümmet yapmıştır. Herkes kendi hocasını meth eder. Benim hocam, Muhammed aleyhisselam’dır. Çünki benim hocalarımın hocası, Muhammed aleyhisselam’dır. Ben nasıl sevinmeyeyim? Çünki kainat, Onun hürmetine yaratılmıştır. Çünki feyz kaynağının başı, Peygamber efendimizdir aleyhissalatü vesselam. Onun için, kendimi bulutlara basıyor gibi his ediyorum, diyor.
Dört, bir büyük zâta talebe yaptı. Bir büyük zâta talebe olamayanın, O zâtın sohbetinde vasıtalı veya vasıtasız bulunamayanın, kitaplarını okuyarak, talebeleriyle arkadaş olarak bu imkanı bulamayanın, kurtulma şansı çok zayıftır. Çünki emir var. Siz dininizi büyüklerin ağzından öğreniniz. Bu dört madde elhamdülillah hepimize nasip oldu. Mübarekler buyurmuşlardı ki; Beni arayanlar, kitaplarımın satırları arasında bulur. Mübarekler anlatıyorlardı. Bir zamanlar her tarafa Benim Dinim isimli bir kitap dağılmıştı. Bu kitaplardan birini Efendi hazretlerine götürmüştüm. Efendi hazretleri, oku dinleyelim, buyurdular. Baştan sona kadar kitabı okudum. En sonunda, kitapta bir tek hata yok, ama okuyan zehirlenir, tehlikede olur, imandan çıkar, buyurdular. Aman abiler, insan bulduğu her şeyi yemediği gibi, her bulduğunu da okumamalıdır. İnsan kendi vücudunu düşündüğü kadar, dinini de korumalıdır. Bir gün bu hatırayı anlatınca, o gece Mübarekleri rüyamda gördüm. Ne yapıyorsunuz, buyurdular. Sizden duyduklarımı arkadaşlara anlatıyorum. Mesela bu hatırayı anlattım, dedim. Doğru anlatmışınız, buyurdular.
Enver abiler, asırlarda ender yetişen çok müstesna bir insandı. Allahü teala rahmeti ile merhameti ile muamele eylesin inşallah.
Fî emanillah