Enver abiler buyurdular ki;
Bir mübarek zât buyuruyor ki; Bir mü’minin başlangıcı yoktur. Yani, yüz sene evvel burada hiç kimse yoktu. Yüz sene sonra, gene yok. İki yokluk arasında bir varlık. Eğer bir mü’min kamil imana erişebilirse, imanın zevkine varabilirse, bu aradakini de yok kabul eder. İşte o, kemale erdiğinin alametidir. Çünki başı yok, sonu yoksa, ortası da yok demektir. Cebrail ‘aleyhisselam’ cenab-ı Peygambere “aleyhissalatü vesselam”, ya Resulallah, buradan ahiret ne kadar mesafedir, diye sordu. Göz açıp kapayıncaya kadar, buyurdu. Hiçbirimizin, geleceği hakkında bilgisi yok. Ama, bugün var; biraz sonra olmayabilir.. En iyi dost, insana ahireti hatırlatandır. En kötü insan, din kardeşini dünyaya bağlayandır. Marifetnamede dünyayı anlatan yirmi-yirmibeş tane hadis-i şerifler var. Mesela bir tanesinde, mal ve şöhret hırsı, aç iki kurttan daha tehlikelidir, buyuruluyor. Kurt sürüye girerse, bütün koyunları boğazlar. Bir tane ya yer, ya yemez. İnsanın da mala düşkünlük, şöhrete düşkünlük her tarafını sararsa, oradan kaçın. O, menfaati için, insanı diri diri mezara götürür. Elhamdülillah ki, bunları duymak, bunlara inanmak, bir nasip meselesidir. Mübarek Hocamız öyle buyurmuşlardı; Bunları söyleyen de kalmadı, dinleyen de kalmadı. Hele inanan, hiç kalmadı. Bunlara inanmak, keramettir efendim, buyurdular. Hepimiz o bakımdan çok şanslıyız. Sahipsiz, yalnız değiliz. Sahibimiz var, yolumuz belli. Aydınlık bir yol. Düşman, çok. Onlarla beraber olmaktan Allah korusun. Biraz evvel söylediğim gibi, en kötü düşman, bizi dünyaya bağlayan, ahiretten soğutan insanlardır. İnşallah sevgi ve muhabbetle, birbirimizin kıymetini bilmek suretiyle, bu şerlerden korunuruz. Ama dışarısı çok fırtınalı…