Enver abiler buyurdular ki;
Unutmayın ki, dağda yetişen armut ile, bahçıvanın elindeki armut, aynı olmaz. Dağdaki armut yamuk yumuk olur, bakımsız olur, böcekli olur. Kalırsa ne âlâ, kalmazsa kurtlar, kuşlar yerler. Ama bahçıvanın elinde yetişen bir armut, budanması, ilaçlanması, her şeyiyle tamam olur. Biz bahçıvanın eline düşmüşüz. Ne bahtiyarlık. Eğer böyle bir mürşid-i kâmil, böyle bir mübarek zât olmasaydı, senin burada ne işin vardı, benim burada ne işim vardı? Allah şefaatlerine nail eylesin, mübarek Hocamız öyle buyurdular; Efendi hazretlerini gördükten sonra insan olduğumu anladım, müslüman olduğumu anladım. Eğer bütün yapılan hizmetler, ibadetler, aklınıza her ne geliyorsa, eğer bir zerresini şahsımdan bilsem, bu benim kabiliyetimdir desem, yanarım, buyurdular. Onun için, abdiyyet, ademiyyettir. Kul olmak, yok olmaktır.
Faruk Koca abi ile beraber Hocamızın kayınpederleri Yusuf Ziya bey amcaya gittik, ölümünden iki gün evvel. Allah rahmet eylesin. Ben soramazdım ama Faruk abi bir süal sordu. Mübarek Ziya bey amca yatağından biraz doğrulur gibi oldu, kan kanseri idi, çok halsizdi. Faruk abi, sen ne diyorsun, ahirete iman ile gideni pehlivan gibi karşılıyorlar, dedi. Velhasıl, imanı kurtarmak için imanlılarla beraber olmak şarttır.
Faruk Koca abi ile beraber Hocamızın kayınpederleri Yusuf Ziya bey amcaya gittik, ölümünden iki gün evvel. Allah rahmet eylesin. Ben soramazdım ama Faruk abi bir süal sordu. Mübarek Ziya bey amca yatağından biraz doğrulur gibi oldu, kan kanseri idi, çok halsizdi. Faruk abi, sen ne diyorsun, ahirete iman ile gideni pehlivan gibi karşılıyorlar, dedi. Velhasıl, imanı kurtarmak için imanlılarla beraber olmak şarttır.