Enver abiler buyurdular ki;
Mübâreklere kavuşan her şeye kavuşur. Mübâreklere kavuşmayan hiçbirşeye kavuşmaz. Dünyâ itibarı da onların bereketi ile, ahıret seâdeti yine onların vasıtasıyladır. Yağmur suyunu hiç kimse içemez, safdır. İçilirse zehir tesiri yapar. O yağmur suyunun toprağa inmesi lazım, toprakda tuzlarla karışması lazım. O, tuzlarla karışıp, içeceğimiz hale gelen su dünyâ yüzüne çıkacak ve eve kadar gelecek, muslukdan akacak. Tasa doldurulup içilecekdir. İşte Kur’an-ı kerim, cenâb-ı Hak tarafından inzal olmuştur, safdır. Fakat Peygamber Efendimiz “aleyhissalatü vesselam”; kim Kur’an-ı kerim’i kendi aklıyla anlamağa çalışırsa kâfir olur, buyuruyor. İçtiğimiz su yağmur suyu fakat içemiyorsun. Kur’an-ı kerim kitabımız, fakat anlayamazsın. Onu Peygamber Efendimiz anlar, çünkü ona nazil olmuşdur. Peygamber-i zîşan da bizim anlayabileceğimiz bilgileri hadis-i şeriflerle Eshabına “aleyhimürrıdvan” anlatmış, Eshâb-ı kirâm tedricen Ehl-i sünnet âlimlerine, özellikle mezhep imamlarımız bizim anlayabileceğimiz hale getirmişler ve içilecek su haline getirmişler. Rastgele su içemiyeceğimiz gibi, rastgele din kitabı da okuyamazsınız. İlla tescillenmiş, bu su içilir diye damgası vurulmuş sudan istifade etmemiz lazımdır. Rastgele su içen, mikroplu su da içebilir, lağımlı su da içebilir. Bir mezhebe tabi olmayan, rastgele su içiyor demekdir.