1985 senesi, Mehmetağa tesislerimizde,
Enver abiler buyurdular ki;
Efendim, bayramınız mübarek olsun, Cenâb-ı Hak çok bayramlara kavuştursun. Mübârekler geçen gün bayram müjdesi verdiler. Evvela selam söylediler. Mübârekler buyurdular ki; efendim, İmam-ı Rabbani Hazretlerinin torunu, Şah-ı Evliyâ, Muhammed Masum Hazretlerinin oğlu (Allah şefaatlerine nail eylesin, onların isimleri anılınca ruhları gelirmiş) bu mübarek, kitabında bir hadis-i şerif yazmış. Bu hadis-i şerifi naklediyor. İlk defa bu hadis-i şerifi duydum. Peygamber Efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem ” buyuruyorlar ki; hayatında hiç yalan söylememiş, Resûl-i Zişan buyuruyor. O Büyüklerin ruhları arasındayız, çok bahtiyarız. Peygamberimiz “aleyhisselam” buyuruyor; “dünyâda iken Allahü teâlâ’nın kullarına iyilik edenler, gerek maddi iyilik, gerekse manevi iyilik edenler, mahşerde kürsülerin üzerinde oturacak. Herkes hesabın başında, azabın başında. Herkes mahşerde korku ve endişede iken, bunlar o kürsülerin üzerinde oturacaklardır. Allahü teâlâ diyecek ki; kullarıma dinlerini öğrettiniz, onların borçları vardı yardımlarına koştunuz”. Bunun için İhlâs Vakfının hizmetinde bulunanlara helal olsun. Helal olsun Vakfın çalışmalarında yararlı olanlara, helal olsun hiçbirşey yapmadığı halde Vakfa duâ edenlere. Hiç kimse kendisini bu hizmetlerden ayrı tutamaz. Efendim benim vaktim yoktu, benim işim vardı, ben yardım edemedim… Zekatım vardı dersin. O da olmadı. Ya Rabbi, muvaffak et şu gençleri dersin, bana da nasib et dersin; aynı sevabı kazanırsın. Nerde kaldı bahane. İki tane paket yapsan, üç tane kitabı taşısan, beş kişiyi abone yapsn, iki kişiye bir şey söylesen ne kaybedersin? Cenâb-ı Hak bütün bunları bize fırsat olarak yaratmış. İyice kurtulsunlar, hiçbirisi azap çekmesin…