Enver abiler buyurdular ki;
Mübarekler buyurdular ki; cihad ilimle olur. Bağırarak, çağırarak değil. Cihad, fitneye sebeb olmamakla olur. Siz müslümanlığa uyduktan sonra korkmayın. Ama nefsimiz araya girerse, arzunuz araya girerse, her hareketiniz fitne olur. İmam-ı Rabbani hazretleri bir talebesine diyor ki; gittiğin yerden benim haberim olmadan ayrılmayacaksın. Fakat o talebe de haber vermeden o yeri terk etmiş. Bu durum İmam-ı Rabbani hazretlerinin kalbine geliyor, üzülüyor. Ondan sonra o talebesinin her konuşması fitneye sebeb oluyor. Sonunda, bunun hocası kim diyorlar, Şeyh Ahmed diyorlar ve İmam-ı Rabbani hazretlerini hapse atıyorlar. Onun bir söz dinlememesi neticesinde, ağzından çıkan her cümle bundan evvel söylenince islama hizmet oluyordu. O kalbi kırdıktan sonra yine aynı şeyleri söylüyor fakat bu sefer fitneye sebep oluyor. Daha evvel izinliydi, dualıydı, islama hizmet ediyordu. İkincisinde bu dua, himmet kesildi, aynı cümleleri söyledi fakat her cümlesi fitne oldu. Yani, insan kendi iradesi ile, arzusu ile, ilmi ile cihad etmeye kalksa, izinsiz olduğu için yine fitne olur. Bunun için İslamiyet, mütabeat dinidir, tâbi olmak dinidir. İslamiyet, söz dinlemek dinidir. İslamiyet, peki demektir. Ama kime, kendisine değil. Kendisine peki dediği zaman kendi kendine kalır. Hiç kimse onun yanında olmaz. Esas barajdan su gelmek varken, esas trafodan elektrik gelmesi varken niye fişi sokmazsın da kendi kendine dinamo ile elektirik üretmeye veya kuyudan su çıkartmaya uğraşırsın. Zaten derya gibi su var. Boruyu bağla, kabloyu bağla, sigorta atınca ne elektrik üretmek mümkün olur, hem de sıkıntıya sokar. Tasavvufun bütün esası, Peygamber efendimize “aleyhissalatü vesselam” tâbi olmaktır. Peygamber efendimize tâbi olmak da, ancak insanın Hocasına tâbi olmasına ve verilen nasihatlere uyması ile mümkündür.