Enver abiler buyurdular ki;
Allah rahmet eylesin, İlyas amca vardı. Namaza kalkamamış. Erkenden gitmiş, Efendi hazretleri oturuyorlarmış. Ama İlyas beyin yüzüne bakmamışlar. Efendi hazretleri buyurmuşlar ki; Eğer benim üzerimden bir vakit namaz geçecekse, Allah bin kere canımı alsın. Hemen kaza yapıp tekrar gelmişler. Efendi hazretlerinin terzisi, Habil amca vardı. Efendi hazretlerine, evlenmek istiyorum, demiş. Peki, git bir gör buyurmuş. Netice: Habil amca evlenmiş. Eşyaları vapurla Rize’den getirirken, etraftaki eşkıyalar çalmasınlar diye, namazlarını kılamamış. İstanbul’a, tekkeye gelmiş, Efendi hazretleri buyurmuşlar ki; Üzerinden namaz geçti mi? Habil amca, efendim, eşyalarımı hırsızlar çalmasınlar diye, namazlarımı vaktinde kılamadım, demiş. Buyurmuşlar ki; Keşke hepsini çalsalardı, bir vakit namazın geçmeseydi. Onun için, namaz var, hayat var; namaz yok, gık! Onun için, sakın ola, havada, karada, denizde, ne olursa olsun, hiçbir mazeret ileri sürülmeksizin, dinimizin gösterdiği kolaylıkları da kullanarak, namazlarımızı kılalım. Çünki İslamiyetin tamamı namaz içerisinde toplanmıştır. Tamamı! Zaten namaz, mü’minin miracıdır. Cenab-ı Peygamberin miracda çok arzu ettiği, Allahü tealaya kavuşmuş olmanın zevki ve sevinçliliğini ümmetinin de yaşamasını istediği için, Allahü tealanın Ona olan muhabbetinden, aşkından dolayı, mü’minlere namazı emretmiştir ki, madem öyle diyorsun, ümmetin de gelsin, miracını yapsın, namazını kılsın..