ali zeki osmanağaoğlu
22.04.2010, Gazetenin 40. yıldönümü yemeğindeki sohbetinden…
Enver abiler buyurdular ki;
Birgün Tercüman gazetesinden bizi seven birisi geldi; Efendim, Tercüman sağcı bir gazete dedi. Evet, biz de okuyoruz, dedim. Siz de sağcı bir gazete çıkarıyorsunuz, bir randevu alsam, acaba Kemal Ilıcakla görüşür müsünüz? Biraz fikirlerini alsanız, dedi. Tabii, memnuniyetle, dedim. Randevu aldı. O zaman daha Cağaloğlu’nda oturuyorlar. Gittik. O zaman Tercüman sekizyüzbin satıyor. Türkiyenin en büyük gazetesi. Hürriyet falan hepsi sonra… Tam öğlen vaktiydi, o da yemek yiyordu. Oturduk, ne var dedi. Efendim, Hakikat diye bir gazete çıkarıyorum, sizi de seviyoruz. Hep Tercüman okuyoruz, başarılı olmam için, acaba ne tavsiye edersiniz, dedim. Kapat onu, dedi. Lisanı da vurguluydu. Benim söyleyeceklerim bu kadar, dedi. Peki dedim. Aradan yıllar geçti, bir gün telefon etti. Enver, ben çok insana iyilik ettim, sana hiç iyilik etmedim. Ama evime hacizler geldi, bana yüzelli milyon para gönder, dedi. Peki dedik, gönderdik ve hacizden kurtardık. Fakat ölünceye kadar bizi daima iyi andı, biz de onu iyi anıyoruz ve Allah rahmet eylesin, diyoruz. Hani derler ya, düşmez kalkmaz bir Allahtır. Hepimiz burada çok rahat oturabiliyoruz, çok rahat yemek yiyebiliyoruz; ama Allah muhafaza etsin, bir trafik kazası veyahut da başka bir şey ile, hepimizin başına bir hadise gelebilir. O halde, her an, her bakımdan çok muhtaç olduğumuz yüce Allaha güvenmeliyiz, ne istiyorsak Ondan istemeliyiz. Eğer isteyecek ağzımız yoksa, ağzı temiz olan birilerine söyleriz, ne olur benim için dua et deriz, o da kabul eder.
Çok acı ve tatlı günler geçirdik. Düşünün ki, Türkiye 1970 ile 2010 arasında kaç hükümet geçirmiş, kaç ihtilal ve ihtilale benzer olaylar olmuş, kaç başbakan değişmiş! 1986, 1994 ve 2000 senesinde müthiş bir ekonomik kriz olmuş, hâlâ kalıntıları devam ediyor. Ve ayaktayız! Gerçi yatağa düştük ama.. Şaka değil, sekiz-dokuz tane ameliyat geçirdim. Burada hergün tiraj artıyor, Enver abi de orada böbreği patlamış, ameliyat oluyor. Her bakımdan kolay değil. Hem ekonomik idare, hem insan idaresi, hem de siyaset idaresi. Dışarıdan kolay gözüküyor. Hatta sevmek ve tenkid etmek de basit gelebiliyor. Ama kazın ayağı öyle değil. Ateş düştüğü yeri yakar. Ufak bir yanlışınız, insanın başına çok büyük işler açar. Onun için, başarılı olmak, devam etmekle anlaşılır. Bugün Bâb-ı âlide gazetesini kurup da devam ettiren bir gazetedir. Maşallah, kırk yaşında bir delikanlı hâlâ aramızda. Geceleri sayma! Geceleri saymazsan, Enver abi otuzbeş-kırk yaşında.
Bir ilkokul öğretim müdürü, Manisa’dan mektup yazmış. Efendim, sizin güler yüzünüz, sahtekarlık göstermiyor. Bu güler yüzünüz, samimi olduğunuzu belirtiyor. Ama sebebini anlamıyoruz. Bir insanın derdi, hastalığı olmaz mı? Bütün bunlara rağmen, siz nasıl gülebiliyorsunuz, demiş. El cevap: Enver Ören, ölüm ve ölümden sonrasına hazırlıklı olmaya çalışan bir vatandaştır, neşesi oradan kaynaklanmaktadır. Çünki herkesin telaşı, son anda arabaya veyahut da vapura, tayyareye binerkendir. Ya bir şey unutmuştur, ya bir şey hazırlayacaktır. Ben de gece gündüz ona hazırlanıyorum. Vasiyetler tamam, bulabilirsen, miras tamam.. Sonuç: Elhamdülillah, aranızdayım.
– devamı haftaya –
Fî emanillah