Enver abiler buyurdular ki;
İnsanın kalbine gelenler, iki kaynaktan gelir. Mübarekler buyuruyorlar ki; İnsanlar başlangıçta aldıkları zevkin nefsten mi geldiğini, kalpten mi geldiğini ayıramazlar. Halbuki neftsen gelen zevk ile kalpten gelen zevk, çok farklı şeylerdir. Biri Cennete, biri Cehenneme götürür. Bunları ayırmak çok zordur. Fakat insanlar zamanla ibadet yapmak, Allahü tealanın ismini çok zikr etmek suretiyle, kalp yavaş yavaş nefsin tesirinden ayrıldıkça, kendi zevkini bulmaya başlar. Ötekisi zaten kendi zevkine devam ediyor. Ama kalp kendi zevkinden bîhaber iken, o yaptığı ibadetler sebebiyle, Kur’an-ı kerim okumanın, namaz kılmanın, sohbetin çok zevkli olduğunu, hele hele konuşan birisi güler yüzlü-tatlı dilli ise, çok tatlı olduğunu anlar. İşte bu zevkler ayrıldığı zaman, hak ile batıl ayrılır. Başlangıçta, hepsi birdi. İşte Mübarekler buyurdular ki; Kalbin bu zevkleri ayırabilmesi için, onun güçlenmesi, kuvvetlenmesi lazımdır. Onun gücü ve kuvveti, ibadetlerdedir, haramlardan sakınmaktadır. Ama en kıymetli, en güçlü ilaç da, gene sohbettedir. Çünki büyükler buyuruyorlar ki; Hiçbir üstünlük, hiçbir şifa, sohbetinki kadar olamaz. Çünki insanın bütün organlarına hitap eder. Sonra büyüklerden bahsedildiği için de, Onların ruhaniyetleri buraya gelir. Biz bilsek de, bilmesek de, anlasak da, anlamasak da, karpuzun güneşin enerjisini anlamadığı gibi, insan o ruhlardan istifade eder. Bilmek şart değildir. Karpuz güneşten aldığı enerji ile olgunlaştığını biliyor mu? İşte Onlardan çok bahsedince veya bahsedilen yerlere gidince, insanın kalbi yavaş yavaş kendine gelir, kendini tanımaya ve doğru ile eğriyi ayırmağa başlar.