Enver abiler buyurdular ki;
Arkadaşlarımızın ilim ile uğraşması, öğrenmesi ve öğretmesi çok hoş. Bir numaradan yani Faideli Bilgiler kitabımızdan okumaya başladık, bütün kitapları birer birer okuyoruz. Çünki Mübareklerin bizlerden en büyük arzusu, bu kitapların okunmasıdır. Hatta Aşçı Ramazan abi rüyasında görmüş. Mübarekler evlerine gelmişler. O da eve gelmiş. Nereden geliyorsunuz, buyurmuşlar. Bana da ismini söylemedi, bir arkadaşın ismini söylemiş, oradan geliyorum deyince, Mübarekler buyurmuşlar ki; Niye gidiyorsunuz o arkadaşın evine? O bizim kitaplarımızı okumuyor ki. Mücahid diyor ki; Baba vallahi hepsini okudum. Çare yok. Mübareklerle sekiz numaralı kitabı okuyoruz, orada Mübarekler çok mühim bir şey buyuruyorlar; Bir devletin, bir hükümetin, bir şirketin başarısı, hatta bir ailenin başarısı, dört şarta bağlıdır. İhlasın başarısı, dört şarta bağlıdır. Bir, iman. İki, adalet. Üç, doğruluk. Dört, fedakarlık. Bunların hepsi çok kıymetlidir. İmansızlık nedir? Kökü olmayan, yıkılmaya, yakılmaya mahkûm bir ağaçtır. Yani kuruyan bir ağaç ne olabilir? Zavallı bir ağaç gördüm, kurumuş. Adam, odun yapıp yakacağım dedi. Daha dünyada bile imansız, yani köksüz ağaç ateşe gidiyor, ya ahirette? Bir gece Mübarekleri rüyamda gördüm. Güzelce beraber karyolaya oturmuşuz. Mübarekler karyolanın üzerinde, İbn-i Abidin hazretlerinin kitabını okuyorlardı. Sonra kapattılar. Buyurdular ki; Kardeşim, iman; Cehennemle mü’min arasında bir duvardır. Bu duvar mü’mini ateşten korur. Kuruyan ağaç, odun olup sobada yandığı gibi, Allah muhafaza etsin, imansız bir vatandaş da yanmaya mahkumdur. Adalet… İhlasın başarısı buradan geldi.