Enver abiler buyurdular ki;
Mübâreklerle Serhend’e gitdiğimizde, orada çok kimsenin oturup tesbîh çektiğini gördük. Bunlar niçin böyle oturuyorlar, gidip, tarlalarında, dükkânlarında çalışmıyorlar. Ben böyle boş duramam, buyurdular.
Kuleli’ye 1952’de Mübârekler ta’yîn oldu. 1953’de biz geldik. Kimyâ dersimize Mübârekler geldi, “Numaran kaç ?” dediler. “1034” dedim. “1034 İmâm-ı Rabbânî Hazretleri’nin vefat etdiği yıldır.” buyurdular. Nemâzı kılmaya câmiye giderdim. Mübârekler beni câmi’de görmüşler. İsmail Silleli’ye “Allah rahmet eylesin”; “falan sınıfdan Enver’i, falan sınıfdan Zeki’yi al getir.” buyurmuşlar. Nasıl ki Mübârekler’i Efendi Hazretler’i kendisi da’vet etmişler, bizi de Mübârekler kendisi da’vet etdiler. Eve gitdik, içeri girdik. Öyle bir gitdik ki hâlâ evdeyiz. Cennetden çıkılır mı hiç.