Huzurpınarı ailesinin muhterem üyelerinin Cum’a gününü tebrik eder, müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.
ali zeki osmanağaoğlu
Enver abiler buyurdular ki;
Akıl kalbe bağlıdır. Kalbe tâbidir. Kalp de üç düşmanın esareti altındadır. Ancak bu üç düşmana karşı kendini koruyabilirse, akla doğru emirler verebilir. Çünki, akıl kırılgandır. Aldığı emri icra eder. O eski bedeninizin sıhhatini düşündüğünüz kadar da biraz da kalbinizin sıhhatini düşünün. Kalbin üç tane düşmanı vardır. Bu üç düşmandan korunmadıkça hastalanır. Hastalığı arttıkça küfre yaklaşır. Biraz daha artarsa kâfir olur. Çünki, bu üç düşmanın gayesi, kalbi öldürmektir. Kalbin birinci düşmanı nefstir. Nefsin gıdası haramdır. O halde yediklerimizden, içtiklerimizden besleniyor. İlla şarap, rakı, faiz değil. Yaptığımız yanlış alışverişteki gıda da çok fenadır. Haram, kalbi hasta eden bir unsurdur. Buna karşı koymak mühim ve lazımdır. Çünki, Allahü tealanın dini nefse karşı olmak dinidir. Hadis-i kudside buyuruldu ki; Nefsine karşı ol. Çünki, nefsin benim karşıma düşman olarak çıkmıştır. Yani, bana düşmandır. İkinci düşman; şeytandır. O da kalbe vesvese verir, fitne verir, su-i zan verir. Aklına ne gelirse o, şeytanın işidir. Birgün Abdülhakim Arvasi hazretlerine birisi gelmiş: Efendim, kalbime vesvese geliyor, bunun bir çaresi yok mudur, demiş. Allah Allah, sen günah mı işliyorsun. Sen git vazifeni yap. Şeytanın vazifesi seni adam etmek değil ki. O ne yapıyorsa sen de kendi vazifeni yap. Herkes kendi vazifesini yapacak. Üçüncü düşman; hepsinden daha kötü düşmandır. Hem nefsten hem de şeytandan daha güçlüdür, o da kötü arkadaştır. Kötü arkadaş insanı dininden eder, imanından eder, namusundan eder, ahlâkından eder. Bir insanın bundan kurtulması, bir mürşid-i kâmile tabi olması, ona bağlanması ile olur. Kendi aklı ile bulamaz. Dinimizde bu, cihattır. Din, düşmana karşı mücadele vermektir. Mücadele verirken de bunun panzehiri olan namaz kılmak, oruç tutmak, yani bir taraftan da kalbi sıhhate kavuşturacak işlerle uğraşmak lazımdır.
İşte, Cenab-ı peygamber “aleyhissalatü vesselam” buyuruyor ki; ‘Benim ümmetim bir vücut gibidir.’ Sen şu kolu ayır koy bir tarafa, bir saat sonra pis kokusundan varamazsın yanına . Zaten işe yaramaz da… Onun için bir parmağı bile ayrı bir tarafa koy, ona ulaşmayan can, kan… hepsi çürümeye mahkûm. O halde, kurtulmak; kurtulan bir zümrenin içinde olmaktır. Çünkü bu ayaklar nereye giderse, içindekiler de oraya gidecek. Yani, ayaklar içeriye girerken kol dışarıya, bacaklar dışarıya, kafa dışarıya olmaz ki… Dolayısıyla Mevlana Halid-i Bağdadi “kuddise sirruh” hazretleri buyuruyorlar ki, ‘Cennetin kapısına kimler beraber gelirse, eğer Allahü teala bir kişiyi kabul ederse, hepsi içeri girer.’ Müjdeye bakın!
Enver abiler, asırlarda ender yetişen çok müstesna bir insandı. Allahü teala rahmeti ile merhameti ile muamele eylesin inşallah.
Fî emanillah