Enver abiler buyurdular ki;
Peygamber efendimiz ‘sallallahü aleyhi ve sellem’ sünneti kıldı, farzı kılmak için kamet getiriyorlardı, eve gitti. Bir müddet sonra geldi, kametlediler, farzı kıldılar. Daha sonra Eshab-ı kiram, ya Resulallah, bugün hiç böyle vaki olmayan bir hal oldu. Siz sünnetle farz arasında konuşmazsınız bile. Ama siz eve gittiniz, bir müddet geciktiniz. Bunun hikmetini anlayamadık, demişler. Mübareğin verdiği cevap; Evde üç tane altın vardı, kalbimi meşgul ediyordu, namazımı meşgul ediyordu. Namazımı meşgul etmesin diye gittim, fakir fukaraya dağıttım ve geldim, buyurmuşlar.
Tevekkül, sebeplere yapışıp beklemek demek değildir. Sebeplere yapışıp, o işin olması için Allahü tealaya yalvarmaktır. Tevekkül, yalvarmak demektir. Dünya işleri için tevekkül edilir.